Hatta “seferde kavmin efendisinin onlara hizmet eden kişi” olduğunu söyleyerek onları taltif etmiştir.43 Nitekim Mescid-i Nebevî"nin temizliğiyle ilgilenen Ümmü Mihcen adında44 zenci bir kadın vardı. Bir ara Resûlullah (sav) bu kadını göremeyince nerede olduğunu sordu. Öldüğünü öğrenince ashâbına, “Bunu bana haber verseydiniz ya!” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Sahâbîler ise gece vefat eden45 bu kadından dolayı Hz. Peygamber"i rahatsız etmek istememişlerdi. Resûl-i Ekrem (sav) ashâbdan o hanımın mezarını göstermelerini istedi ve sonra gidip orada cenaze namazını kıldı.46
Rahmet Elçisi"nden köle ve hizmetçilere nasıl davranılacağını gören ve öğrenen sahâbîler de onları birer kardeş, ailelerinin bir bireyi gibi gördüler ve onların arasındaki zeki ve kabiliyetli kişileri âdeta kendi oğulları gibi yetiştirdiler. Abdullah b. Abbâs ile Abdullah b. Ömer"in köleleri İkrime ve Nâfi" bunun en açık örneğidir. Meşhur sahâbîlerden İbn Abbâs kölesi İkrime"yi bir hizmetçi gibi değil bir ilim adamı olarak yetiştirmiştir. İbn Abbâs"ın bu gayretli talebesi, ondan aldığı ilim sayesinde tefsir ilminin vazgeçilmez kaynakları arasında kendine yer edinmiş ve asırlarca süren bir üne kavuşmuştur. Çok hadis rivayet eden sahâbîler arasında yer alan Abdullah b. Ömer de azatlı kölesi Nâfi"i bir âlim olarak yetiştirmiştir. Bu sayede bir köle olan Nâfi" tâbiînin meşhur fakihleri ve hadisçileri arasında önemli bir yer edinmiştir. Köle olmalarına rağmen İkrime ve Nâfi"in kazandığı bu şeref, bırakın bir köleye pek çok hür kimseye bile nasip olmamıştır.
İşçi ile işveren, köle ile işçi, ev sahibi ile hizmetçi arasında fark olmadığını insanlığa öğreten Hz. Peygamber, yeme, içme ve giyinme gibi hususlarda bir ayrıma gidilmemesini bağlayıcı olmasa da erdemli bir davranış olarak bize sunmuştur. Hizmetlilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını istemiş ve şiddete maruz bırakılmalarının asla dinin duyarlılığıyla bağdaşmadığını anlatmıştır. Hz. Peygamber her şeyden önce hizmet edenlerin şahsiyet, şeref ve haysiyetlerini korumuş, üstünlüğün işçi veya patron, efendi veya hizmetçi olmada değil iman, ahlâk, ibadet ve takvada olduğunu göstermiştir.