yüzünün rengi de bundan dolayı değişmişti. Adama derhâl cevap vermek yerine, namaz kılıncaya kadar zaman kullanmayı tercih etti. Belki de o, böyle yapmakla hem kendisinin hem de ashâbın bu konuyu biraz düşünmelerine, cevaba hazır hâle gelmelerine imkân verdi. Kim bilir belki de bu kadar önemli bir konuda inebilecek vahyi bekledi. Namazı kıldırdıktan sonra hemen adama döndü. Sorduğu soruyu doğrudan cevaplamak yerine, ona karşı bir soru yöneltti. Adamdan aldığı cevaplardan hareketle, aslında onun neyi öğrenmek istediğini anlamaya çalıştı. Zira adam, kıyametin hangi gün, hangi ayda kopacağını değil kıyamet sonrasında kendi durumunun nasıl olacağını merak etmekteydi. O bilge Peygamber adama öyle bir cevap vermişti ki sadece o bedevînin değil bütün dostlarının merakını gidermişti. Hatta “Kişi, sevdiğiyle beraberdir.” mesajı, yalnızca ashâbı değil onu seven herkesi, sevinç ve ümide gark etmeye yetmişti. Nitekim hadisi nakleden Enes b. Mâlik, Efendimizin sözlerini duyduklarında hissettikleri sevinci şöyle ifade etmektedir:
“Biz İslâm"a girişimizden sonra Hz. Peygamber"in (sav) bu sözünden daha fazla hiçbir şeye sevinmemiştik!” Enes, sözlerine şöyle devam etmektedir: “Ben de Allah"ı, Resûlü"nü, Ebû Bekir"i ve Ömer"i seviyorum! Onların amelleri gibi amel edemediysem de onlarla beraber olmayı ümid ediyorum.”5
Peygamber Efendimizin kendisine, “Yâ Resûlallah, bir topluluğu sevdiği hâlde onlara kavuşamayan bir adam hakkında ne buyurursunuz?” diye sorulduğunda, “Kişi sevdiği ile beraberdir.” cevabını vermesi de bu müjdenin tüm Müslümanları kapsadığını göstermekteydi.6 Yine Ebû Zerr"in Efendimize, kendisini kastederek, “Yâ Resûlallah, bir topluluğu sevip onlar gibi amel edemeyen kimse hakkında ne buyurursunuz?” demesi üzerine Efendimiz, “Ey Ebû Zer! Sen sevdiğin kimse ile berabersin.” buyurmuştu. Bunun üzerine Ebû Zer, “Ben Allah ve Resûlü"nü (çok) seviyorum.” demiş, Efendimiz de, “Sen sevdiğin ile berabersin.” sözleri ile onu taltif etmişti.7
Efendimiz, bu kısacık ifadesi ile "Dünyada kim kimi severse, âhirette onunla beraber olacaktır!" uyarısını yapmış olmaktaydı. Yani, Allah için birbirlerini sevenler nasıl cennette beraber olacaklarsa, Allah düşmanlarını sevenler de âhirette onlar ile beraber olacaklardı. İşte bu kısa anlatı Hz. Peygamber"in insanlarla iletişimindeki samimiyetin bariz bir göstergesiydi.
Allah Resûlü, her şeyden evvel vahyin ilk muhatabıydı, diğer bir tabir ile Kur"an"ın ilk talebesiydi. Dolayısıyla, kullandığı dil, üslûp,