konusundaki ilâhî hatırlatmaya28 uygun hareket etmiştir. O, cahil, kaba saba, zorba birisi değildi.29 Enes b. Mâlik şöyle demiştir: “Hz. Peygamber"e on yıl hizmet ettim. Bana bir kez bile "Öf!" , "Niye böyle yaptın?" ve "Niçin şöyle yapmadın!" demedi.”30 Yine küçük hizmetkârı Enes"in ifade ettiğine göre, Resûlullah (sav) sövüp sayan, lânet edip duran, kötü sözler söyleyen birisi değildi.31 Genç sahâbîlerden Cerîr b. Abdullah ise onun tutumunu, “Müslüman olduğum günden beri Resûlullah (sav) beni hiç kapıdan çevirmedi. Beni her gördüğünde mutlaka gülümserdi.” sözleriyle dile getirmiştir.32
Hz. Peygamber"e karşı sahâbenin bağlılığını Hudeybiye"de müşahede imkânı bulan Kureyş"in önde gelenlerinden Urve b. Mes"ûd"un Kureyş"e aktardığı izlenimleri ise şöyledir: “Ey kavmim! Vallahi, ben birçok kralın huzuruna çıktım, heyet olarak Kayser"e, Kisrâ"ya ve Necâşî"ye gittim. Vallahi, Muhammed"in ashâbının ona tazim ettiği kadar hiçbir krala adamlarının tazim ettiğini görmedim.”33 Yine Hudeybiye Antlaşması"nı yenilemek için Medine"ye gelen fakat ne Hz. Peygamber"den ne de sahâbeden olumlu bir cevap alabilen Ebû Süfyân Mekke"ye vardığında, “Size, hepsinin kalbi tek bir kalbe bağlı olan bir kavimden geldim.” demekteydi.34
Hz. Peygamber"in bazı kararlarının, onun ictihadlarının bir sonucu olduğunu düşünen bazı sahâbîler, zaman zaman çeşitli gerekçeler doğrultusunda farklı talepler veya alternatif teklifler sunabiliyorlardı. Zira onlar çok yakından tanıdıkları Resûl-i Ekrem"in, Müslümanların menfaat ve maslahatlarının daha iyi gerçekleşmesi adına getirilen her türlü makul teklife açık olduğunu çok iyi bilmekteydiler. Nitekim Bedir Savaşı öncesinde Hz. Peygamber"in orduyu yerleştirdiği yerin susuz ve de kumlu olduğunu ve bu sebeple savaş stratejisi açısından pek uygun olmadığını düşünen Hubâb b. Münzir: “Yâ Resûlallah! Konakladığımız bu yer, ilerlememiz veya geriye çekilmemiz mümkün olmayacak şekilde. Seni Allah"ın yerleştirdiği bir yer mi yoksa bu bir görüş, harp (taktiği) veya tuzak mı?” diye sormuş, ictihadla olduğunu anlayınca daha başka bir yere mevzilenmelerinin uygun olacağını söylemiş ve Hz. Peygamber de bu teklif doğrultusunda hareket etmişti.35
Gittikçe şiddetlenen Ahzâb Savaşı"nda Hz. Peygamber, savaştan geri çekilmelerine mukabil Gatafân kabilesine Medine hurmalarının üçte bir mahsulünü vermeyi düşünmüştü. Bu düşüncesini sahâbeye açarak onlarla istişâre ettiğinde, ileri gelen sahâbîlerden Üseyd b. Hudayr, Sa"d b. Muâz, Sa"d b. Ubâde ve Hz. Ömer ona, “Şayet bu, Allah"tan gelen bir emir