kalmasını da istemiyordu.13 Hicretten başka çare yoktu. Babasının dahi kendisinden yüz çevirdiği Hz. İbrâhim; eşi Sâre ve bir avuç taraftarıyla doğup büyüdüğü Urfa"yı14 terk etti ve Allah Teâlâ"nın kendilerine vaad ettiği bereketli topraklara,15 Şam"a16 doğru yola çıktı. Zira İbrâhim, Nemrud"un ülkesinde daha fazla kalamayacağını anlamıştı. Her peygamber gibi o da hicret etmek durumundaydı ve şöyle dua eti: “Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlât ver."” 17
Hz. İbrâhim, mücadele dolu uzun bir ömrün sonunda artık yaşlanmıştı; kendini yalnız hissetmekte ve bu yalnızlığa son verecek bir evlât istemekteydi.18 Evlât özlemi o kadar büyüktü ki, bir gün adakta bulundu: “Eğer Allah bana bir erkek evlât verirse, onu kendisine kurban edeceğim.”19
Ancak eşi Sâre oldukça yaşlıydı. Eşinin evlât özlemini bilen ama anne olma yaşının geçtiğini düşünen bu muhterem kadın, bir fedakârlıkta bulundu. Eşi Hz. İbrâhim"i, elinin altında çalışan ve ev işlerinde kendisine yardımcı olan cariyesi Hacer20 ile evlendirdi.21 Kısa bir süre sonra Hz. İbrâhim"e, yumuşak başlı, iyi ve hayırlı bir evlâdın müjdesi verildi.22 Peygamber evinde bütün ilgi artık bu küçük çocuğun, İsmâil"in üzerindeydi.
Aile mutluydu. Ancak Sâre, Hacer"i kendi rızasıyla İbrâhim"le evlendirmesine rağmen, İsmâil"in doğumuyla kıskançlığa kapılmıştı ve onlarla bir arada yaşamak istemiyordu. Kısa süren mutluluk çetin bir imtihana dönüşecekti. Zira Allah Teâlâ, Hz. İbrâhim"den, eşi Hacer ile çocuğunu Kâbe"nin bulunduğu yere götürüp bırakmasını istedi. Bu ulu peygamber hiçbir tereddüt göstermeden, eşini ve henüz anne sütü emmekte olan biricik oğlunu yanına alıp yola çıktı. Ailesini çölün ortasında, o gün için oldukça ıssız; bir damla suyun, bir tutam otun dahi bulunmadığı bir vadiye bıraktı. Anne ve bebeğin yanında sadece küçük bir su kırbası ve az miktarda azık vardı. Hz. İbrâhim geldiği tarafa dönüp yürüdüğünde eşi Hacer arkasından koşmaya başladı:
“Bizi, kimsenin yaşamadığı bu topraklara terk edip gidecek misin?”
İbrâhim"in gözlerine bakan Hacer, durumu anlar gibi olmuştu:
“Bizi burada bırakmanı sana Rabbin mi emretti?”
“Evet, (bu, Rabbimin emridir!)”
“(Öyleyse hiç korkma! O bizi korur ve) bize zarar gelmesine mani olur.”23
Hacer, su akmaz ekin bitmez bir yerde bıraktığı küçük yavrusuna dönerken, İbrâhim de yoluna devam etmişti. Aklında ve dualarında eşi