Medine şehri yıllar süren saadetin son günlerini yaşamaktaydı. Allah Resûlü, en yüce dosta (Refîk-i A"lâ"ya) kavuşma anının yaklaştığını anlamıştı. Ağrıları arttığı için artık ashâbının arasına zorlukla katılabiliyordu. O gün Medine Mescidi"nin üç basamaklı ahşap minberine çıkmış, oradan dostlarına yürekleri dağlayacak bir konuşma yapmıştı. Kendisini kastederek demişti ki, “Allah bir kulu, istediği kadar dünya nimetini ona verme ya da kendi katındaki ilâhî lütufları tercih etme konusunda serbest bıraktı. O kul da Allah katındakileri tercih etti.” Bu dokunaklı sözler üzerine Hz. Ebû Bekir gözyaşlarını tutamadı. O, en güzel ve en özel anları birlikte yaşadığı bu canlar canının ayrılık vaktinin geldiğini anlamıştı. Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekir"i sakinleştiren şu cümlelerle sözlerini tamamladı: “İnsanların bana malıyla ve dostluğuyla en çok destek olanı Ebû Bekir"dir. Eğer ümmetimden birine özel bir dostluk payesi verecek olsaydım bu mutlaka Ebû Bekir olurdu. Ancak İslâm kardeşliği (şahsî dostluktan daha üstündür)...” 1
Hz. Âişe"nin ifadesiyle, Allah Resûlü (sav), arkadaşı Hz. Ebû Bekir"i ihmal etmez, günde iki kez, sabah ve akşam onu ziyarete giderdi.2 İki samimi dost, acı tatlı yarım asırlık ömürlerinde yeni bir yere göç etmenin telaşını bile birlikte yaşamışlardı. Mekke o gün, tarihî günlerinden birine tanıklık ediyordu. Kutlu Nebî (sav), herkesin öğle uykusunda olduğu bir saatte yine kadim dostu ve yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir"in evine gelmişti. Hane halkı bunun mutat bir ziyaret olmadığını hemen anlamışlardı. Ev sahibi onu görür görmez, “Anam, babam ona feda olsun! Vallahi mühim bir hadise olmasaydı bize bu saatte gelmezdi!” dedi. Allah Resûlü endişeliydi. Dostuyla biraz yalnız kalmak istediğini ifade etti ve “Evet.” dedi,“Yüce Allah bana Mekke"den ayrılmak (ve Medine"ye hicret etmek) için izin verdi.” Hz. Ebû Bekir (ra) bu teklifi hayret ve memnuniyetle karşıladı. Vakit kaybetmeden yolculuk için hemen hazırlıklara başladılar.3
Resûlullah (sav), her ne zaman ihtiyacı olsa yanında bulunan Hz. Ebû Bekir"i kendisine bir yâren, bir arkadaş, bir sırdaş ve bir can yoldaşı edinmişti. Yine Allah"ın izniyle, hicret gibi zorlu bir görevin sorumluluğunu birlikte üstlenmek istiyorlardı. Mekkelilerin amansız takibinden kurtulmak ve izlerini kaybettirmek için Medine"nin ters tarafına düşen 5 km.