mesafedeki Sevr mağarasına sığınmışlardı. Bu iki yakın dostun dağın doruğundaki bir mağarada birlikte katlandıkları o üç günlük4 zorlu, sıkıntılı ve gergin bekleyişi5 Allah Teâlâ Kur"an"da şöyle tasvir etmektedir: “Eğer siz ona yardım etmezseniz, inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke"den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber!” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı.” 6
Allah Resûlü, bu kardeşliği önemsiyor ve her fırsatta onun iyiliklerini dile getiriyordu. Bir gün en zor zamanlarda birlikte olduğu, “yâr-ı ğâr” (mağara arkadaşı) edindiği7 Hz. Ebû Bekir hakkında, “Onun bize öyle iyilikleri var ki onların mükâfatını kıyamet günü ona ancak Allah verecektir.” 8 diyerek övgüde bulunmuştu. Hicret yolculuğunun bu dayanılması zor sıkıntılı anlarında örülen dostluk köprüsü, eşine ender rastlanan, güçlü, samimi ve herkese örnek olabilecek bir arkadaşlık ifadesi olmuştu.
Hz. Peygamber (sav), bütün dostlukların ötesinde en yüce ve en mümtaz dost ve sevgili olarak Yüce Allah"ı kendisine “halîl (özel dost)” edinmiş ve bu müstesna dostluğu yalnızca O"na has kılmıştı.9 O, Hz. Ebû Bekir"i bile bu özel dostluğuna (hullet) ortak etmemişti. Onu ve onun gibi yakın arkadaşlarını bir “sâhib” (yâren), bir “sadîk” (arkadaş) ve bir “ihve” (kardeş) olarak görmüştü. Âyet ve hadislerde “halîl, sâhib, sadîk, velî verefîk” gibi kelimelerle ifade edilen “arkadaş” kelimesi, çeşitli düzeylerdeki “dostluğu” ifade eden bir kavramdır. Bu mânâda Kur"an"da en çok “velî” ve “mevlâ” kelimesinin kullanıldığı görülür. Söz konusu âyetlerin çoğunda, müminlere ve Peygamber"e (sav) yardımcı olacak, onları koruyacak, bağışlayacak, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak gerçek dostun ancak Yüce Allah olduğu ifade edilmektedir.10
Kur"an"da dostluk anlamına gelen bir başka kelime ise, “halîl” dir. Halîl, çok daha özel bir arkadaşlık ve dostluğu ifade eder. Bu, kalbin derinliklerine nüfuz ederek kökleşen engin bir dostluktur. Kur"an"da, “...Allah İbrâhim"i dost (halîl) edindi.” 11 âyeti ile zalimlerin âhiretteki pişmanlığına dikkat çeken, “...Keşke falanı dost (halîl) edinmeseydim.” âyeti,12 “halîl” düzeyindeki dostluğun daha seçkin, daha içten ve daha güçlü yönüne işaret etmektedir.13 Bununla birlikte bazı sahâbîler, Allah Resûlü"ne olan sonsuz sevgi ve saygılarını ifade etmek üzere “halîlî” (dostum)ifadesini kullanmışlar, fakat bununla özel bir arkadaşlık ve dostluğu kastetmemişlerdir.