Önce kendisi içti, sonra sağında bulunan ve henüz çocuk yaşta olan kuzeni Abdullah b. Abbâs"a,37 “Delikanlı! Bunu yaşlılara vermeme müsaade eder misin?” diye sordu. O da, “Senden gelen hakkımı hiç kimseyle paylaşamam yâ Resûlallah!” diye karşılık verdi.38
Allah Resûlü, kölesi Zeyd b. Hârise"yi azat ettiğinde de aynı bağlılığı görmüştü. Kardeşi Cebele b. Hârise, artık hür olan Zeyd b. Hârise"yi götürmeye gelmiş ancak Zeyd, kardeşinin yanında şöyle demişti: “Ey Allah"ın Elçisi! Sana hiç kimseyi tercih etmem!”39 Bu tablo, yârenlerinin onun eşsiz dostluğu ve arkadaşlığı karşısındaki civanmertlik ve vefakârlıklarını göstermektedir.
En sıkıntılı zamanlarda Resûl-i Ekrem"in yanı başından ayrılmayan ashâbı, ona olan güvenlerini hiçbir zaman yitirmemişlerdi. Kur"an"ın da işaretiyle kader arkadaşları Hz. Peygamber"i kendi canlarından daha kıymetli bilmişler, onu kendilerine tercih etmişlerdi.40 Allah Resûlü de onlara güveniyordu. Zira hakiki arkadaşlık karşılıklı güven ve özveri isterdi. Mekke"nin fethi günü Resûlullah, yeni Müslüman olan Kureyş liderlerine gönüllerini İslâm"a ısındırmak için bol miktarda ganimet vermişti. Ensardan bazı kimseler Kureyş müşriklerine verilen ganimetin hikmetini anlayamamışlar ve bu durumu sorgulamaya başlamışlardı. Bu durum Peygamber Efendimize ulaşınca, ensarı davet edip onlara durumu izah etmiş ve kendisinin onlara ne kadar güven duyduğunu şu sözlerle ifade etmişti: “Eğer hicret olmasaydı elbette ben ensardan bir kimse olurdum. Eğer insanlar bir vadi veya dağ yolunu tutsalar muhakkak ben ensarın vadisini yahut dağ yolunu tutardım.” 41
Allah Resûlü, ashâbın bazen küçük çaplı da olsa kendi aralarında yaşadıkları ihtilâflarına şahit olur ve büyük bir âlicenaplık göstererek tartışmanın büyümesini önlerdi. Nitekim onun en yakınında yer alan arkadaşlarından Hz. Ali, Ca"fer ve Zeyd"den (ra) her biri, kaza umresi sonrasında Mekke"den Medine"ye getirilen Hz. Hamza"nın kızı Ümâme"nin himayesine kendisini ehil görmekteydi. Neticede onun kimin himayesinde kalması gerektiği konusunda tartışmışlar ve davayı Resûl-i Ekrem"e taşımışlardı. Allah Resûlü onları tek tek dinledikten sonra sırasıyla Zeyd"e, “Sen benim dostumsun. Bu kızın da dostusun.”, Ali"ye, “Sen benim kardeşim ve dostumsun.”, Ca"fer"eise“Sen de hem bedenen hem de ahlâken bana benziyorsun.” demiş ve her birine ayrı ayrı iltifat ederek gönüllerini almıştı.42 Sonuçta Ümâme"yi, “Teyze, anne konumundadır.” diyerek Ca"fer"in eşi olan teyzesi Esmâ bnt. Umeys"e vermişti.43