Hadislerle İslâm Cilt 6 Sayfa 471

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (sav),1 bu rahmetin neticesinde ashâbına daima nazik davranır onlara şefkatle yaklaşırdı. Onlara hem bu hayata dair bilmeleri gerekeni öğretir hem de âhiret hayatını tasvir eder ve kendilerini ona hazırlardı. Allah Resûlü, yine bir gün ashâbıyla birlikteydi, onlara insanların mahşer günündeki hâllerini anlatmaktaydı:

“Bana bütün ümmetlerin mahşerdeki hâlleri gösterildi. Peygamberlerden biri beraberinde bir kişi ile, diğeri iki kişi ile, bir başkası da beraberinde bir topluluk ile geçmeğe başladı. Bir peygamber de yanında hiç kimse olmadan yapayalnız geçiverdi. Sonra uzakta büyük bir karaltı gördüm. Onların benim ümmetim olmasını umdum. "Onlar Musa (as) ve ümmetidir, asıl sen şu ufka bak." denildi. Orada ufku kaplamış büyük bir karaltı gördüm. Sonra, "Bir de şu taraflara bak!" denildi. O tarafa başımı çevirdiğimde ufku kaplamış çok büyük bir karaltı daha gördüm. Bana, "İşte bunlar senin ümmetindir. Bunlarla birlikte yetmiş bin kişi daha hesapsız cennete girecektir." denildi.”

Resûllerini sürekli sükûnetle dinleyen ashâb, konuşmanın devamını beklemekteydi. Fakat Resûlullah"ın bir ara oradan ayrılması gerekti. Herkes merak içindeydi. Müjdeli haberin heyecanıyla, hesapsız cennete gireceklerin kimler olduğunu hiçbiri sormamıştı. Resûlullah"ın kendisi de bir açıklama yapmamıştı. Bunun üzerine sahâbîler kendi aralarında konuşmaya başladılar. Bir kısmı, “Bizler şirk içinde doğduk ama Allah"a ve Resûlü"ne iman ettik. Bu sebeple cennete gireriz. Lâkin Allah Resûlü"nün işaret ettiği kimseler bizim oğullarımızdır.” dediler. Bazıları ise, “Bunlar fıtrat üzere İslâm toplumu içinde doğan oğullarımızdır.” diyorlardı. Devamında birçok görüş daha ortaya atıldı. Ashâbının bu şekilde konuştuğunu duyan Peygamberimiz, yanlarına gelerek şöyle buyurdu: “(Hesaba çekilmeksizin cennete girecek olan) bu kimseler, uğursuzluğa inanmayan, büyü yapmayan, vücutlarını dağlamayan ve yalnızca Rablerine tevekkül eden kimselerdir.”

Bunun üzerine ashâb-ı kirâmdan Ebû Mihsan künyeli Ukkâşe, üstünde bulunan kaplan postu gibi siyah beyaz çizgili elbiseyi kaldırarak2 Resûlullah"a doğru ayağa kalktı. Belki de hicret edenlerden olup Uhud ve Hendek gibi savaşlarda Hak yolunda savaşmasının3 verdiği ümitle ondan

    

Dipnotlar

1 Enbiyâ, 21/107.

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿107﴾

2 B6542 Buhârî, Rikâk, 50.

حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ أَسَدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ حَدَّثَهُ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى زُمْرَةٌ هُمْ سَبْعُونَ أَلْفًا ، تُضِىءُ وُجُوهُهُمْ إِضَاءَةَ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . وَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ فَقَامَ عُكَّاشَةُ بْنُ مِحْصَنٍ الأَسَدِىُّ يَرْفَعُ نَمِرَةً عَلَيْهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِى مِنْهُمْ . قَالَ « اللَّهُمَّ اجْعَلْهُ مِنْهُمْ » . ثُمَّ قَامَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِى مِنْهُمْ . فَقَالَ « سَبَقَكَ عُكَّاشَةُ » .

3 İBS584 İbn Abdülber, İstîâb, s. 584.

عكاشة بن محصن بن حرثان بن قيس بن مرة بن كثير بن غنم بن دودان بن أسد بن خزيمة الأسدي حليف لبني أمية يكنى أبا محصن كان من فضلاء الصحابة شهد بدراً وأبلى فيها بلاء حسناً وانكسر سيفه فأعطاه رسول الله صلى الله عليه وسلم عرجوناً أو عوداً فصار بيده سيفاً يومئذ وشهد أحداً والخندق وسائر المشاهد مع رسول الله صلى الله عليه وسلم وتوفي في خلافة أبي بكر الصديق رضي الله عنه يوم بزاخة قتله خويلد الأسدي يوم قتل ثابت بن أقرم في الردة هكذا قال جمهور أهل السير في أخبار أهل الردة إلا سليمان التيمي فإنه ذكر أن عكاشة قتل في سرية بعثها رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى بني خزيمة فقتله طليحة وقتل ثابت بن أقرم ولم يتابع سليمان التيمي على هذا القول وقصة عكاشة مشهورة في الردة. وكان عكاشة يوم توفي النبي صلى الله عليه وسلم ابن أربع وأربعين سنة وقتل بعد ذلك بسنة. وقال ابن سعد: سمعت بعضهم يشدد الكاف في عكاشة وبعضهم يخففها وكان من أجمل الرجال