Sonra mescide gelir, “Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.” diyerek Müslüman olur ve ardından şunları söyler: “Yâ Muhammed! Vallahi, şu âna kadar yeryüzünde bana senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu. Şimdi senin yüzün bana bütün yüzlerden daha sevimli oldu. Vallahi, benim için senin dininden daha sevimsiz bir din yoktu. Dinin de benim için bütün dinlerden daha sevimli oldu. Vallahi, benim için senin beldenden daha sevimsiz bir belde yoktu. Şimdi belden de benim için bütün beldelerden daha sevimli oldu.”
Sümâme, Hz. Peygamber"e söylediği bu sözlerde o kadar samimidir ki yurduna dönmeden önce umre için uğradığı Mekke"de Müslüman olduğunu ilân eder ve alenen ibadet etmekten hiç çekinmez. Müşrikler kendisini yakalar. Niyetleri öldürmektir. Fakat içlerinden biri Yemâme"nin hububatının kendileri için hayatî bir öneme sahip olduğunu söyleyerek onun serbest bırakılmasını sağlar. Fakat Sümâme, Resûlullah"ın izni olmadan müşriklere tek bir buğday tanesi bile olsa yiyecek vermeyeceğini bildirir.6
Şüphesiz Sümâme"yi bu denli samimi mümin hâline getiren, Hz. Peygamber"in, İslâm"a davette uyguladığı güzel muameleydi. Onun, üç gün boyunca kaldığı Mescid-i Nebevî"de sahâbenin yaşantısında gördüğü İslâm"ın güzellikleriydi. Tâif heyeti Medine"ye geldiğinde de Hz. Peygamber, Müslümanların Kur"an okuyuşları, namaz kılışları, huşû içinde ibadetleri ve İslâm"ı yaşayışları, onların kalplerini yumuşatsın diye Mescid-i Nebevî"de ağırlamıştı.7 Kuşkusuz davet ve tebliğ sürecinde mescit merkezî bir konuma sahipti.
Mekke"de geçen kırk yıllık süreçte peygamberlik görevine hazır hâle gelen Hz. Peygamber"e ilk vahiy iner. Hz. Peygamber, büyük bir korku içinde evine koşar. Yatağına girer ve hanımı Hz. Hatice"ye, “Beni örtün! Beni örtün!” der. Hz. Hatice, Sevgili Peygamberimizin üstünü örter. Uyanınca başından geçenleri hanımına anlatarak, “Kendim için çok korktum!” der. Hz. Peygamber, peygamberliğini başlatan ilk vahyi almıştır. Fakat hâlâ gerçekleşenlerin asıl mahiyetinden habersizdir. Zira peygamberliğin ne olduğunu bilmemektedir. Kendisi o sıralar, “kitap nedir, iman nedir” bilmediği8 gibi kendisine “kitap” verileceğini ve peygamber olarak seçileceğini de ummaz.9 Hz. Muhammed, yaşadıkları sebebiyle hayli zor bir durumdadır. Böyle bir durumda olan sevgili eşine Hz. Hatice, “Allah seni kesinlikle utandırmaz. Çünkü sen, akrabalık bağlarını sıkı tutar, doğru söz söyler, bakıma muhtaç olan kimselere yardım eder, elinde avucunda olmayana verir,