Yine hicretin dokuzuncu yılında gerçekleşen Tebük Gazvesi"nde Hz. Peygamber, elçisiyle bir mektup göndererek Bizans İmparatoru"nu İslâm"ı kabul etmeye, tebaasını dinlerini seçme konusunda serbest bırakmaya yahut cizye vermeye çağırdı. Bizans İmparatoru, Hz. Peygamber"in teklifini kabul etmedi. Ancak, Hz. Peygamber"e hitaben bir mektup göndererek Hz. Peygamber"i ve Medine"deki yapıyı resmen tanımış oldu.104
Ve nihayet hicretin dokuzuncu yılında Hz. Peygamber, Mekke"de yüz binlere hitap etti. Âdeta “evrensel bir bildiri” niteliğinde olan bu hutbeye “Veda Hutbesi” denilmiştir ki burada bütün insanların doğuştan sahip oldukları haklar ve sorumluluklar sayılıp dökülmüştür. İşte bu hutbe, Hz. Peygamber"in, gerçek bir vasiyetidir. Hz. Peygamber, burada kendi davet ve tebliğ görevi hakkında, “Benim hakkımda size sorulacak, acaba ne diyeceksiniz?” diye sorunca ashâb-ı kirâm, “Risâletini tebliğ ettiğine, vazifeni eda ettiğine ve samimi olduğuna şahitlik ederiz.” dediler. Hz. Peygamber bunun üzerine şehâdet parmağını semaya kaldırıp insanlara işaret ederek üç defa, “Allah"ım, şahit ol!” diye tekrarlamış, bütün insanlığa karşı davet ve tebliğ görevini tam anlamıyla yaptığına, orada bulunan herkesi şahit tutmuştur.105 Başka bir rivayette Hz. Peygamber, “Burada hazır bulunanlar, hazır bulunmayanlara tebliğ etsin. Bazen kendisine tebliğ edilmiş olan kimse, burada bulunup işiten kimseden daha iyi anlayıp öğrenir.” 106 buyurmak suretiyle davet ve tebliğ görevini bütün Müslümanlara vermiştir. İslâm"ın mesajını Allah Resûlü"nden öğrenen sahâbe, bu mesajı bütün dünyaya yayabilmek için her biri ayrı bir diyara giderek, dünyanın birçok bölgesine İslâm"ı yaymış ve ulaştırmışlardır. Bunun en bariz göstergesi de bugün sahâbîlerin çok büyük bir kısmının kabirlerinin, İslâm"ın doğduğu yer olan Mekke ve Medine"nin dışında bulunmasıdır.
Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber"in vefatından seksen bir veya seksen iki gün önce, hicretin onuncu yılında Zilhicce ayının dokuzunda bir cuma günü Arafat"ta, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm"ı seçtim!” 107 âyeti nazil olmuştur.108 Daha sonra da bazı âyetler inmiş, Hz. Peygamber, İslâm"a davet ve tebliğ vazifesini son nefesine kadar sürdürmüştür.
Sonuç olarak Hz. Peygamber"in bu başarısının altında, hiç şüphesiz davet ettiği dine samimi bir şekilde inanması ve bu dinin ilkelerini bütün ayrıntılarıyla kendi hayatında uygulayarak dinin canlı bir örneğini oluşturması yatmaktadır. Hz. Muhammed, insanlara, inanmadığı ve