yapmadığı hiçbir şeyi söylemedi. Söylediği ve tebliğ ettiği her şeye inandı ve gerçekleştirdi. Zaten bu, Kur"an"ın da bir emriydi.109 Bu husus, bütün zamanlardaki davet çalışmaları için de geçerli temel kuraldır. Hz. Peygamber, İslâm"a davetinde yaşayışıyla, davranışlarıyla ve sözleriyle en geçerli metotları uygulamış; çevreye davet için gönderdiği ashâbına da “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın!” 110 buyurmak suretiyle Müslümanların, tebliğ esnasında takip etmeleri gereken yöntemin temel esasını belirlemiştir. Diğer taraftan Hz. Peygamber"e, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel tavsiyeler ile davet etmesi, insanlarla en güzel bir tarzda mücadele etmesi emredilmiş,111 o da bu emre uygun olarak insanları Allah"a körü körüne değil basiretle davet etmiştir.112 Hz. Peygamber, davetinde muhataplarının aklî ve kültürel yapısını, yeteneklerini, duygularını, isteklerini, birey olarak özelliklerini dikkate almış, onlarla yakından ilgilenmiştir.
Şüphesiz vahyin güdüm ve gözetiminde113 devam eden davet çalışmalarında, Rabbânî ve nebevî bir stratejinin takip edildiği görülür. Onun hedefine ulaşmak için takip ettiği merhaleler, kullandığı vasıtalar, gözettiği ilkeler ve şartlara göre ortaya koyduğu farklı metotlar, gerek sahâbe için gerekse bütün ümmet için davet yönteminin ideal pratiğini oluşturur. Onun çok yönlü olarak ortaya koyduğu bu nebevî davet metodu, günümüz davetçilerinin de önünü aydınlatacak en büyük ışıktır.