Allah Resûlü"nün genç sahâbîlerinden Ebû Saîd el-Hudrî... Küçüklüğünden beri Allah Resûlü"yle birlikte olan, ondan her duyduğunu zihnine nakşederek en çok hadis rivayet eden sahâbîler arasına giren güzide insan... Ve onun için vazgeçilmez olan ilim meclisleri... Ebû Saîd, yine bir Medine akşamında muhacirlerin fakirleriyle birlikte bir mecliste oturuyordu. Topluluktaki insanların fakirlikleri kıyafetlerine yansımıştı. Öyle ki onların bir kısmı vücudunun tamamını örtecek bir elbiseye sahip olmadıkları için arkadaşlarının arkalarına gizlenmeye çalışıyorlardı. Orada bulunan bir başka kişi de onlara Kur"an okuyordu. Derken, Allah Resûlü çıkageldi ve yanlarına durdu. Bunun üzerine Kur"an okuyan kişi sustu. Resûlullah, onlara selâm verdi, sonra da “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Oradakiler, “Yâ Resûlallah, o bize Kur"an okuyor, biz de Allah"ın Kitabı"nı dinliyoruz.” dediler. Şahit olduğu bu mütevazı ve samimi manzara karşısında Allah Resûlü"nün mübarek dudaklarından şu sözler dökülüverdi: “Ümmetim arasında, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri yaratan Allah"a hamdolsun!” Daha sonra da onların hepsine yakın olabilmek için halkalarının tam ortasına oturarak onlara katıldı.1
İşte Allah Resûlü"ne bu kadar yakın olma şerefine eren ve onun güzel sözlerine mazhar olan bu ilim ehli “fakir muhacirler”, İslâm"ın ilk eğitim ocağı olan “Suffe”nin seçkin talebelerinden idiler.
Suffe Ehli, Mescid-i Nebevî"de, Hz. Peygamber"in mescidinde ikamet etmekteydi. Medine"ye hicret edildiğinde, Mescid-i Nebevî inşa edilirken mescidin kuzey tarafına Suffe (sofa, gölgelik) denilen kapalı bir mekân yapılmış, üzeri de hurma dallarıyla örtülmüştü.2 Çok amaçlı kullanılan mescidin Suffe kısmında yatılı talebeler kalıyordu. Bu şekilde, İslâm"ın ilk eğitim ve öğretim yuvasının temelleri atılmıştı. Burada kalan ve eğitim öğretim faaliyetlerine katılan sahâbe-i kirâma “Suffe Ehli” ya da “Suffe Ashâbı” denildi.
Mekke"de evini barkını ve bütün mal varlığını bırakarak şehirlerine hicret eden Müslümanlara Medine"nin yerlisi olan ensar, maddî ve manevî yönden sahip çıkarak yardımcı olmuşlardı. Daha sonraları hicret edip henüz yeri ve yurdu olmayan sahâbîler de Mescid-i Nebevî"nin Suffe