Hadislerle İslâm Cilt 6 Sayfa 626

elinden gerçekleşen bir bereket mucizesine şahit olmuşlardı.

Suffe Ehli, fakir kimselerdi. Çok defa yiyecek bir şey bulamadıkları gibi giyecekleri de ancak üzerlerini örtecek kadardı. Ebû Hüreyre, Suffe Ashâbı"ndan tanıdığı birçok insanın elbisesinin vücudunun tamamını kapatmaya yetmediğini, bu yüzden namazda avret yerleri görünmesin diye elbiselerini elleriyle topladıklarını nakletmektedir.27 Bununla birlikte yiyecek sıkıntısı da çeken Suffe Ehli, çoğu zaman açlığını hurma yiyerek yatıştırmaya çalışırdı. Öyle ki onlardan birisi sadece hurma yemekten içinin yandığından yakınmış, Resûlullah da onu ve Suffe Ehli"ni şöyle teselli etmişti: “Eğer bir parça ekmek ya da et bulsam onu mutlaka size veririm. Sizin bolluk ve berekete ulaşacağınız günler yakındır. Hatta öyle günleri idrak edeceksiniz ki tencerelerle yemeklerin size sabah ve akşam ulaştırıldığını görecek, Kâbe"nin örtüsü gibi kıyafetler giyeceksiniz.” 28 Suffe Ehli"nden kimi zaman açlıktan dolayı bayılıp düşenler olurdu. Hatta bir defasında namaz kılınırken birisi bayılıp düşmüş, taşralı bedevîler de onu deli sanmıştı. Namaz bitince Resûlullah (sav) Suffe Ashâbı"na yönelmiş ve onları şöyle teselli etmişti: “Eğer Allah katında nelere sahip olduğunuzu bir bilmiş olsaydınız yoksulluğunuzun ve ihtiyacınızın daha da artmasını isterdiniz.” 29

Allah yoluna kendilerini vakfetmiş bulunan Suffe Ehli"nin güzide sahâbîleri, Sevgili Peygamberimizin yanında daima hazır bulunmuş, onun söz ve fiillerini ezberlerinde muhafaza ederek sonraki nesillere aktarmışlardır. İslâmî esasların, dinî hükümlerin korunmasında ve bütün âleme yayılmasında bu ilim ve fazilet ehlinin hizmet ve gayretlerinin payı büyüktür. Karşılaştıkları türlü sıkıntılara ve imkânsızlıklara rağmen ilim talebinden geri kalmayan bu talebeler, sonraki dönemler için de güzel bir örnek teşkil etmişlerdir. Nitekim camilerin bitişiğindeki mektep, medrese ve külliyelerin hepsi, Resûlullah"ın Mescid-i Nebevî"deki bu uygulamasından esinlenerek yapılmıştır. Hz. Peygamber"in gözetiminde irfan ve ahlâk eğitimi alan Suffe Ehli, Allah"a ve Resûlü"ne olan bağlılıkları, dünya malına karşı müstağni davranmaları sebebiyle hem ilmin hem zühdün hem de takvanın önderleri olmuşlardır.

    

Dipnotlar

27 B442 Buhârî, Salât, 58.

حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ عِيسَى قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ رَأَيْتُ سَبْعِينَ مِنْ أَصْحَابِ الصُّفَّةِ ، مَا مِنْهُمْ رَجُلٌ عَلَيْهِ رِدَاءٌ ، إِمَّا إِزَارٌ وَإِمَّا كِسَاءٌ ، قَدْ رَبَطُوا فِى أَعْنَاقِهِمْ ، فَمِنْهَا مَا يَبْلُغُ نِصْفَ السَّاقَيْنِ ، وَمِنْهَا مَا يَبْلُغُ الْكَعْبَيْنِ ، فَيَجْمَعُهُ بِيَدِهِ ، كَرَاهِيَةَ أَنْ تُرَى عَوْرَتُهُ .

28 HM16084 İbn Hanbel, III, 488.

قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي حَدَّثَنَا دَاوُدُ يَعْنِي ابْنَ أَبِي هِنْدٍ عَنْ أَبِي حَرْبٍ أَنَّ طَلْحَةَ حَدَّثَهُ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَتَيْتُ الْمَدِينَةَ وَلَيْسَ لِي بِهَا مَعْرِفَةٌ فَنَزَلْتُ فِي الصُّفَّةِ مَعَ رَجُلٍ فَكَانَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ كُلَّ يَوْمٍ مُدٌّ مِنْ تَمْرٍ فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِ الصُّفَّةِ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحْرَقَ بُطُونَنَا التَّمْرُ وَتَخَرَّقَتْ عَنَّا الْخُنُفُ فَصَعِدَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَخَطَبَ ثُمَّ قَالَ وَاللَّهِ لَوْ وَجَدْتُ خُبْزًا أَوْ لَحْمًا لَأَطْعَمْتُكُمُوهُ أَمَا إِنَّكُمْ تُوشِكُونَ أَنْ تُدْرِكُوا وَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ أَنْ يُرَاحَ عَلَيْكُمْ بِالْجِفَانِ وَتَلْبَسُونَ مِثْلَ أَسْتَارِ الْكَعْبَةِ قَالَ فَمَكَثْتُ أَنَا وَصَاحِبِي ثَمَانِيَةَ عَشَرَ يَوْمًا وَلَيْلَةً مَا لَنَا طَعَامٌ إِلَّا الْبَرِيرَ حَتَّى جِئْنَا إِلَى إِخْوَانِنَا مِنْ الْأَنْصَارِ فَوَاسَوْنَا وَكَانَ خَيْرَ مَا أَصَبْنَا هَذَا التَّمْرُ

29 T2368 Tirmizî, Zühd, 39.

حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الدُّورِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا حَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ أَخْبَرَنِى أَبُو هَانِئٍ الْخَوْلاَنِىُّ أَنَّ أَبَا عَلِىٍّ عَمْرَو بْنَ مَالِكٍ الْجَنْبِىَّ أَخْبَرَهُ عَنْ فَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا صَلَّى بِالنَّاسِ يَخِرُّ رِجَالٌ مِنْ قَامَتِهِمْ فِى الصَّلاَةِ مِنَ الْخَصَاصَةِ وَهُمْ أَصْحَابُ الصُّفَّةِ حَتَّى تَقُولَ الأَعْرَابُ هَؤُلاَءِ مَجَانِينُ أَوْ مَجَانُونَ فَإِذَا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم انْصَرَفَ إِلَيْهِمْ فَقَالَ « لَوْ تَعْلَمُونَ مَا لَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ لأَحْبَبْتُمْ أَنْ تَزْدَادُوا فَاقَةً وَحَاجَةً » . قَالَ فَضَالَةُ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .