Hadislerle İslâm Cilt 6 Sayfa 635

ve Uyeyne b. Hısn"a Huneyn ganimetlerinden bolca verip de iyi bir mümin olarak bilinen Cuayl b. Sürâka"ya vermediğini sorunca, Resûlullah bu davranışının gerekçesini şu şekilde izah etmiştir: “Ey Sa"d, birini daha çok sevdiğim hâlde bir başkasına, sırf Allah onu yüzükoyun ateşe atmasın diye ihsanda bulunduğum olur.” 18 Görüldüğü üzere, insanların beklentilerinin ve ihtiyaçlarının farkında olan Allah Resûlü"nün duyarlılıkla uygulamaya koyduğu müellefe-i kulûb anlayışı, gerek fert olarak gerekse nüfuz sahibi insanların hidayete ermesi ile toplu olarak insanların İslâm"ı seçmelerinde etkin bir rol oynamıştır.

Kalpleri İslâm"a ısındırma, dinin yayılması, yeni Müslüman olanların dinde sebat etmeleri ya da Müslümanların kâfirlerin kötülüklerinden korunması gibi bazı temel ihtiyaçlar nedeniyle uygulanan mühim bir stratejidir. Özellikle insanların dine alışma sürecinde etkili olan bu uygulama, yalnız maddî yardım anlamında değil mühtedilerin davranışlarının pekiştirilmesi ve dinî konularda sağlanan kolaylıklar ile de desteklenebilir. Allah Resûlü"nün tebliğ uygulamalarında bunun örneklerini görmek mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, Müslüman olmak üzere kendisine gelen Sakîf heyetinin kalplerinin daha da yumuşaması için öne sürdükleri cihad, öşür ve namazla mükellef tutulmama şartlarını, namaz hâriç kabul etmiştir. Namaz muafiyetini kabul etmemesinin sebebini ise namaz bulunmayan dinde hayır olmayacağı şeklinde ifade etmiştir.19

Bununla birlikte, maddî olarak destek olma veya ibadetler konusunda kolaylık gösterme gibi davranışların yanında yeni Müslüman olanlara gösterilen samimiyet ve hoşgörü de kalplerin kazanılmasında oldukça etkili olmaktadır. Bunun en güzel örneğini Peygamberimizin müezzini Ebû Mahzûre"nin İslâm"la tanışma tecrübesinde görmek mümkündür. Allah Resûlü, Huneyn Seferi"nden döndüğü sırada ashâbına namaz için ezan okumalarını emretmişti. Bu sırada orada bulunan Ebû Mahzûre, Kureyşli genç arkadaşlarıyla birlikte bağıra bağıra alay ederek okunan ezanı taklit etmeye başladı. Henüz Müslüman olmadığı için Allah Resûlü"ne karşı düşmanlık besleyen Ebû Mahzûre"nin güzel sesi Hz. Peygamber"in (sav) dikkatinden kaçmamış olacak ki onu yanına çağırarak kendisine ezan okumasını istedi. Ezan okurken sesini makamlı bir şekilde yükseltmesi gerektiğini söyleyerek ona ezan okumayı bizzat öğretti. Sonrasında bir miktar gümüş para verip yüzünü okşayarak, “Allah seni mübarek kılsın, bereket üzerinden eksik olmasın.” diyerek ona dua etti. Ve bundan sonra başlangıçta Allah Resûlü"nden

    

Dipnotlar

18 B27 Buhârî, Îmân, 19

- حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَامِرُ بْنُ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ عَنْ سَعْدٍ رضى الله عنه أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَعْطَى رَهْطًا وَسَعْدٌ جَالِسٌ ، فَتَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَجُلاً هُوَ أَعْجَبُهُمْ إِلَىَّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا لَكَ عَنْ فُلاَنٍ فَوَاللَّهِ إِنِّى لأَرَاهُ مُؤْمِنًا . فَقَالَ « أَوْ مُسْلِمًا » . فَسَكَتُّ قَلِيلاً ، ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَعْلَمُ مِنْهُ فَعُدْتُ لِمَقَالَتِى فَقُلْتُ مَا لَكَ عَنْ فُلاَنٍ فَوَاللَّهِ إِنِّى لأَرَاهُ مُؤْمِنًا فَقَالَ « أَوْ مُسْلِمًا » . ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَعْلَمُ مِنْهُ فَعُدْتُ لِمَقَالَتِى وَعَادَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قَالَ « يَا سَعْدُ ، إِنِّى لأُعْطِى الرَّجُلَ وَغَيْرُهُ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْهُ ، خَشْيَةَ أَنْ يَكُبَّهُ اللَّهُ فِى النَّارِ » . وَرَوَاهُ يُونُسُ وَصَالِحٌ وَمَعْمَرٌ وَابْنُ أَخِى الزُّهْرِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ . VM3/948 Vâkıdî, Meğâzî, III, 948. إبْرَاهِيمَ وَيَعْقُوبَ بْنِ عُتْبَةَ، قَالَا: كَانَتْ الْعَطَايَا فَارِعَةً مِنْ الْغَنَائِمِ. قَالَ: حَدّثَنِي مُوسَى بْنُ إبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ: كَانَتْ مِنْ الْخُمُسِ. فَأَثْبَتُ الْقَوْلَيْنِ أَنّهَا مِنْ الْخُمُسِ. قَالَ: سَعْدُ بْنُ أَبِي وَقّاصٍ: يَا رَسُولَ اللّهِ أَعْطَيْت عُيَيْنَةَ بْنَ حِصْنٍ وَالْأَقْرَعَ بْنَ حَابِسٍ مِائَةً مِائَةً وَتَرَكْت جُعَيْلَ بْنَ سُرَاقَةَ الضّمْرِيّ فَقَالَ: رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللّهُ عَلَيْهِ سَلّمَ "أَمَا وَاَلّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَجُعَيْلُ بْنُ سُرَاقَةَ خَيْرٌ مِنْ طِلَاعِ الْأَرْضِ كُلّهَا مِثْلَ عُيَيْنَةَ وَالْأَقْرَعِ وَلَكِنّي تَأَلّفْتهمَا لِيُسْلِمَا، وَوَكَلْت جُعَيْلَ بْنَ سُرَاقَةَ إلَى إسْلَامِهِ " وَجَلَسَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفِي ثَوْبِ بِلَالٍ فِضّةٌ يَقْبِضُهَا لِلنّاسِ عَلَى مَا أَرَاهُ اللّهُ فَأَتَاهُ ذُو الْحُوَيْصِرَةِ التّمِيمِيّ فَقَالَ: اعْدِلْ يَا رَسُولَ اللّهِ فَقَالَ: رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَيْلَك فَمَنْ يَعْدِلْ إذَا لَمْ أَعْدِلْ ؟ قَالَ: عُمَرُ يَا رَسُولَ اللّهِ اِيذَنْ لِي أَنْ أَضْرِبَ عُنُقَهُ قَالَ: دَعْهُ إنّ لَهُ أَصْحَابًا يَحْقِرُ أَحَدُكُمْ صَلَاتَهُ مَعَ صَلَاتِهِمْ وَصِيَامَهُ مَعَ صِيَامِهِمْ يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ يَمْرُقُونَ مِنْ الدّينِ كَمَا يَمْرُقُ السّهْمُ مِنْ الرّمِيّةِ يَنْظُرُ [ الرّامِي ]، فِي قُذَذِهِ فَلَا يَرَى شَيْئًا، ثُمّ يَنْظُرُ فِي نَصْلِهِ فَلَا يَرَى شَيْئًا، ثُمّ يَنْظُرُ فِي رِصَافِهِ فَلَا يَرَى شَيْئًا، قَدْ سَبَقَ الْفَرْثَ وَالدّمَ يَخْرُجُونَ عَلَى فِرْقَةٍ مِنْ الْمُسْلِمِينَ رَأَيْتهمْ إنّ فِيهِمْ رَجُلًا

19 D3026 Ebû Dâvûd, İmâre, 25, 26.

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ سُوَيْدٍ - يَعْنِى ابْنَ مَنْجُوفٍ - حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِى الْعَاصِ أَنَّ وَفْدَ ثَقِيفٍ لَمَّا قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْزَلَهُمُ الْمَسْجِدَ لِيَكُونَ أَرَقَّ لِقُلُوبِهِمْ فَاشْتَرَطُوا عَلَيْهِ أَنْ لاَ يُحْشَرُوا وَلاَ يُعْشَرُوا وَلاَ يُجَبُّوا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَكُمْ أَنْ لاَ تُحْشَرُوا وَلاَ تُعْشَرُوا وَلاَ خَيْرَ فِى دِينٍ لَيْسَ فِيهِ رُكُوعٌ » .