Cebrail"den aldığı ilham ile Kurayzaoğulları üzerine yürümeye karar vermiş ve yerine âmâ sahâbî İbn Ümmü Mektûm"u vekil bırakmıştı.19 Ve ashâbının acele etmesini sağlamak için de onlara şu emri vermişti: “Kimse ikindi namazını Kurayzaoğulları yurdundan başka bir yerde kılmasın.” 20
Kimi sahâbîler Peygamber Efendimizin sözünü zâhirine göre anlayarak Kurayzaoğulları"na varmadıkça ikindi namazlarını kılmamış, kimileri ise Resûlullah"ın, bu sözüyle acele etmelerini istediğini düşünerek sözün gayesini esas almış ve namazlarını kılmışlardı. Sonradan bu iki farklı davranışı öğrenen Allah Resûlü, iki grubu da eleştirmedi.21 İşte sahâbenin aynı sözü değişik şekillerde anlamaları da onların anlayış tarzlarının ve bakış açılarının birbirinden ne denli farklı olduğunu göstermekteydi. Çünkü bu, insanın yaratılışı gereğiydi.
Bakış açıları farklı olduğu gibi bilgileri ve kavrama kabiliyetleri de farklıydı ashâbın. Resûlullah bir gün mescitte burnuna kötü kokular gelmesi üzerine, ashâbına “Cuma namazına gelirken yıkanın.” buyurmuştu.22 Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el-Hudrî de Resûl-i Ekrem"in bu sözünden cuma namazına gelirken herkesin yıkanması gerektiği hükmünü çıkardı.23 Bu sözün maksadını dikkate alan fakih sahâbî İbn Abbâs ise şöyle bir açıklama yaptı: “O zamanlar insanlar fakirdi ve yünlü elbiseler giyerdi. Mescid-i Nebî ise hem dardı hem de çatısı alçaktı. İnsanların yünlü elbiseler giymeleri terlediklerinde kötü kokuya neden oluyordu. Bu koku, Resûlullah"a kadar ulaştığında, cemaate şöyle dedi: "Ey insanlar! Bugün gelince yıkanın. Her biriniz bulabildiği en güzel yağını ve kokusunu sürünsün." ”24 İşte sözün hangi şartlarda ve ortamda söylendiğini dikkate alan İbn Abbâs, hadisi emir olarak değil, camiye temiz gelinmesini teşvik eden bir tavsiye olarak anladı ve farklılık da bu anlayış tarzından kaynaklandı.
İbn Abbâs gibi Hz. Peygamber"in sözlerinden hüküm çıkarmaya çalışanlar yanında, sadece Kutlu Elçi"nin dediğini yapmaya gayret eden sahâbîler de vardı. Peygamber âşığı İbn Ömer, Allah Elçisi"nin söylediklerini harfiyen yerine getirmeye özen gösteren bir sahâbîydi. O, Resûlullah"ın, “Meyveleri olgunlaşmadan satmayın.” sözünü duymuş25 ve bu söze tâbi olmuştu. Fakih sahâbî Zeyd b. Sâbit ise bu sözün ortaya çıkış sebebine dikkat çekerek açıklamasını yaptı. Önceden insanlar meyveleri olgunlaşmadan satıyorlardı. Ancak müşteriler, meyveleri topladıktan sonra ödeme yapma zamanı geldiğinde, meyvelerin bozuk olduğunu, ham iken döküldüğünü, hastalıklı çıktığını söyleyerek satıcıyla münakaşa ediyorlardı. Bu husumet