Mısır"ın kızgın çölüne hayat veren Nil, o gün sanki daha bir hızlı akıyordu. Kıyıda, dizlerine kadar nehre girmiş kadının gözleri, bu köpüklü bulanık suya takılıp kalmıştı. Sonra kucağındaki çocuğun sevimli, masum yüzüne son kez baktı. Hâkim olamadığı gözyaşları Nil"e karışırken bir taraftan da kendi kendine soruyordu: “Çocuğumu kendi ellerimle bu uçsuz bucaksız koca Nil"e nasıl bırakabilirim!”
Ancak bunu yapmaya mecburdu; çünkü biliyordu ki Firavun"un adamları eğer onu bulurlarsa gözlerini bile kırpmadan öldüreceklerdi. En azından Mısır"a hayat veren Nil, belki biricik ciğerparesine de hayat verirdi. Zira daha önce kendisine şöyle vahyedilmişti: “...Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil"e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız.” 1
Oğlunu, beraberinde getirdiği sandığa yatırdı ve onu şefkatle suya koydu. Onu, gerçek sahibine emanet ediyordu. Evet, bu onu son görüşü değildi. Zira annenin gönlüne bir vahiy, bir ilham hâlinde bu güveni aktaran bizzat Allah Teâlâ idi.2
Artık tarihin kalbi, bu hadiseden bir müddet sonra ve bu hüzünlü sahnenin yaşandığı yerin az ilerisinde, Firavun"un sarayında atmaktaydı. Firavun"un hanımı Âsiye, yalvaran gözlerle eşine bakmakta, bir taraftan da askerlerin getirdiği çocuğu göstererek heyecanla konuşmaktaydı: “...Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz...” 3
Firavun, bir süre önce gördüğü rüyayı hatırladı. Rüyasında Beytü"l-Makdis"te başlayan bir yangının Mısır"a kadar ulaştığını görmüştü. Ancak Mısır"ı ve Mısırlıları yakıp kavuran bu yangın nedense İsrâiloğulları"na dokunmamıştı. Oldukça etkilendiği bu rüyayı hemen falcılara ve sihirbazlara anlatmış, yorumunu sormuştu. Onlara göre rüya, Beytü"l-Makdis tarafından İsrâiloğulları"na mensup bir adamın geleceğine ve Mısır"ın helâkine sebep olacağına işaret ediyordu. Bu yorum üzerine Firavun hemen tedbir almış, İsrâiloğulları"nın yeni doğan bütün oğlan çocuklarının öldürülmesini emretmişti.4
O dönemde İsrâiloğulları Mısır"da yaşıyordu. Allah Teâlâ, Mısır kralı Firavun"u ve adamlarını, bol bol bahşettiği zenginlikler, ziynet ve mallar