Tarihin en zor sahnelerinden biri daha yaşanıyor, az sayıdaki bir topluluk, sayısı ve gücü kat kat fazla olan bir orduyla karşı karşıya geliyordu. Tâlût (Saul) komutasındaki İsrâiloğulları, zalim hükümdar Câlût"a (Golyat) karşı harekete geçmişlerdi. Tâlût, Kudüs"ten ayrılınca askerlerine: “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan kana kana içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç almak dışında kim ondan tatmazsa bendendir.” 1 demişti. Ancak nehre varınca, “Pek azı dışında onların hepsi ırmaktan içtiler.” Nihayet Tâlût ve beraberindeki inananlar ırmağı geçince, (ırmaktan içenler),“Bugün bizim Câlût"a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur.” dediler. Allah"ın huzuruna varacaklarını bilenler, “Nice az sayıdaki topluluk, Allah"ın izniyle, çok olan bir topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” 2 diyerek cevap veriyor ve daha da azalan sayılarına rağmen bütün samimiyetleriyle Rablerine yönelerek, “Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize direnme gücü ver, o kâfir kavme karşı bize yardım et ve zafer ihsan eyle.” 3 diye dua ediyorlardı. “Bana dua edin karşılık vereyim.” 4 sözünün sahibi Yüce Allah kendisine gönülden bağlananları, zalim kral Câlût"a karşı yalnız bırakmamıştı:“Sonunda, Allah"ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvûd da Câlût"u öldürdü.Allah da ona (Dâvûd"a) hükümdarlık ve hikmet (nübüvvet) verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti.” 5 Böylece Hz. Dâvûd, iktidar ve nübüvveti şahsında birleştiren ilk peygamber oldu.6
İshak Peygamber"in on birinci kuşak torunu olan Hz. Dâvûd,7 Kitâb-ı Mukaddes"te Dâvid veya Dâvîd şeklinde yer almaktadır. O, milâttan önce 1015-975 yılları arasında Filistin bölgesinde, İsrâiloğulları"nın kralı olmuş ve onlara Hz. Musa"nın getirdiği şeriatı uygulamıştır. Yahudi literatüründe Hz. Dâvûd hakkında çok fazla bilgi bulmak mümkündür. Bir kısmı bazı tarih ve hadis kaynakları vasıtasıyla İslâm kültürüne de girmiş bulunan bu bilgilerin büyük çoğunluğu, İslâm inancında peygamberlere ait sıfatlardan kabul edilen ve günah işlemekten Allah tarafından korunma anlamına gelen, ismet sıfatıyla bağdaşmayacak türdedir. Bu yüzden mümin, bu konuda sadece Kur"an"da ve sahih hadislerde yer alan anlatımlara itibar etmelidir. Dâvûd Peygamber"in, bir komutanının karısına göz diktiğine dair Eski Ahid"de ve bazı tefsir kaynaklarımızda yer alan meşhur kıssa bunun tipik bir örneğidir. Söz konusu hadise şu âyetle ilişkilendirilmektedir: