Etrafta bulunan Müslümanlar buna itiraz ettilerse de Allah Resûlü, Hz. Ali"ye Süheyl"in dediği gibi yazmasını emretti. Sonra Peygamberimiz, Hz. Ali"ye, “İşte bu, Allah"ın Resûlü Muhammed ile Süheyl b. Amr"ın üzerinde ittifaka vardıkları antlaşmadır.” ifadesinin yazılmasını emrettiğinde, Süheyl buna da itiraz etti. “Eğer biz senin Allah"ın Resûlü olduğunu kabul etmiş olsaydık sana karşı çıkıp savaşmaz, Kâbe"yi ziyaret etmeni de engellemezdik. Ama "Abdullah"ın oğlu Muhammed" yazabilirsiniz.” dedi. Efendimiz, “Vallahi siz yalanlasanız da ben, Allah"ın Resûlü"yüm.” diyerek bunu da kabul etti.29 Ancak Hz. Ali, “Allah"a yemin olsun ki ben Allah"ın Resûlü ifadesini silemem.” diyerek itiraz etti. Bunun üzerine Efendimiz kendi eliyle bu ifadeyi sildi. Yerine Muhammed b. Abdullah yazdırdı.30
Hz. Peygamber şart olarak kendileri için Kâbe"yi ziyaret izninin verilmesini istedi. Süheyl, o sene değil ancak ertesi yıl için izin verilebileceğini, hem de Müslümanların yanlarında kınlarındaki kılıçlardan başka bir şey bulundurmamaları gerektiğini söyledi. Resûlullah bunu da kabul ederek maddenin bu şekliyle sulh metnine yazılmasını emretti. Ayrıca söz konusu maddeye göre Müslümanların Mekke"de yalnızca üç gün kalabilecekleri hükme bağlandı. Daha sonra Süheyl Müslümanlara ağır gelebilecek şu hususun metne dâhil edilmesini istedi: “Müşriklerden her kim Muhammed"e iman edip ona gelirse velisinin isteği üzerine Muhammed onu müşriklere geri verecek fakat Müslümanlardan kim müşrikler tarafına giderse Mekkeliler onu geri vermeyecektir.”31
Son olarak antlaşmanın hırsızlık veya hıyanet olmamak şartıyla on yıl geçerli olduğu hususu yazıya geçirildi. Ayrıca çevre kabilelerden isteyenler Kureyşlilerle, isteyenler de Müslümanlarla antlaşmaya taraf olarak kalabileceklerdi. Bunun üzerine Huzâa kabilesi Müslümanların tarafında; Benî Bekr ise Kureyş tarafında antlaşmaya girdiklerini ilân ettiler.
Antlaşmanın hazırlandığı sırada Müslümanlar açısından acı veren bir olay yaşandı. Kureyşlilerin elçiliğini yapan Süheyl b. Amr"ın oğlu Ebû Cendel, Mekke"den kaçıp zincirlerini sürükleyerek o anda çıkageldi. Süheyl oğluna doğru gitti, yüzünü tokatladı, yakasından tuttu ve “Yâ Muhammed, bu sana gelmeden aramızdaki antlaşma kesinleşmiş oldu değil mi?” dedi. Efendimiz, “Doğrudur.” dedi.32 Sonra Allah Resûlü Süheyl"e, “Onu bana bağışla!” dediyse de o bunu kabul etmedi ve antlaşmayı hatırlattı. Süheyl, Kureyşlilere götürüp teslim etmek üzere oğlunu ayağındaki zincirden çekmeye başladı. Bu esnada Allah"a iman uğruna şiddetli işkenceye maruz kalmış olan