ve şöyle dua ediyordu: “Ey Allah"ım! Bizi oradan (Mekke"den) çıkarıncaya kadar canımızı alma!” 30
İşte bu duygular içerisinde Resûlullah, Mekke ehlinin şaşkın ve tedirgin bakışları arasında mağrur bir fatih gibi değil, son derece mütevazı bir kul olarak Kâbe"ye doğru ilerlemeye başladı. Devesinin üzerindeydi ve terkisinde Üsâme b. Zeyd vardı.31 Karşıdan Kâbe bütün azametiyle göründüğünde Allah Resûlü, devesinden inmeden elindeki asâsını yukarı doğru kaldırarak Hacerülesved"i selâmladı. Tekbir getirdi. Müslümanlar da tekbir getirdiler. Mekke tekbir sesleriyle inliyordu. Bu arada müşrikler, bir dağın tepesinde olup biteni ibretli gözlerle takip ediyorlardı. Derken Hz. Peygamber Beytullah"ı tavafa başladı. Devesinin yularını Muhammed b. Mesleme tutuyordu. Her bir şavtta Hacerülesved"i selâmlıyordu32
Tavaf bitince Hz. Peygamber, Makâm-ı İbrâhîm"e doğru yöneldi. Orada iki rekât namaz kıldı.33 Daha sonra amcası Hz. Abbâs"ın kuyudan çektiği ve takdim ettiği zemzemi aldı ve içti.34 Ardınca gelen müminlerin eşliğinde Safâ tepesine çıktı ve kendisine bu büyük fethi nasip eden Rabbine dua etmeye başladı.35
Resûlullah, sa"y bittikten sonra, tekrar Kâbe"ye geldi. Elindeki asâsıyla, “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur. 36 Hak geldi; bâtıl ne yoktan var eder; ne de yok olanı iade eder.” diyerek Kâbe"nin avlusunda yer alan üç yüz altmış putu birer birer devirmeye başladı. Hübel, Menât, Lât, Uzzâ ve diğerleri... Dokunduğu put hemen yüz üstü yere düşüyordu.37
En büyük put Hübel parça parça edilirken Hz. Ebû Bekir"in damadı Zübeyr b. Avvâm, Ebû Süfyân"a dönerek, “Heey Ebû Süfyân! Hübel (de diğer putlar gibi) parça parça edildi. Halbuki Uhud gününde sana zaferi onun getirdiğine inanmaktaydın!” diye bağırdı.38 Ebû Süfyân derin bir iç çekti ve belki de yıllar önce Uhud kayalıkları üzerinde, “Ey Hübel! Yüce olan sensin!” diye bağırdığı39 aklına geldi. Meğer ne boş şeylerin peşinden gitmişlerdi. Neyse ki şimdi kendisi de o kutlu yolun bir neferi olmuştu.
Sonra Allah Resûlü, (Kusay zamanından beri Kâbe"ye hizmet ve anahtarlarını koruma görevini sürdüren Abdüddâroğulları soyundan) Osman b. Talha"ya haber göndererek Beytullah"ın anahtarlarını getirmesini emretti.40 Kapı açıldığında içeride ellerinde fal okları ile tasvir edilmiş Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil"e ait resimleri gören Hz. Peygamber, bunların çıkarılmasını emretti ve “Allah bu suretleri yapanları helâk etsin! Allah"a yemin ederim ki onlar bu iki peygamberin hiçbir zaman rızıklarını böyle fal oklarıyla aramadıklarını biliyorlardı.” dedi.41