affetmesini istemişti. Efendimizin İkrime"yi affettiğini ifade etmesinden sonra yanına Rûmî kölesini de alıp kocasını aramaya çıkan Ümmü Hakîm, İkrime"yi bulduğunda ona: “İnsanların akrabalık bağına en çok kıymet veren, en çok halîm ve en ziyade kerim olanının yanından geliyorum. O, sana eman verdi.” Karısının bu sözlerini işiten İkrime, geri dönmüş ve uzunca bir yolculuktan sonra biraz korku ve biraz endişe içerisinde Allah Resûlü"nün yanına gelmişti.59 Rahmet Peygamberi, İkrime"yi memnuniyetle karşılayarak, “Ey göçmen süvari, hoş geldin.” demiş ve İkrime böylelikle İslâm"la şereflenmişti.60
Hz. Peygamber"in Mekke"yi fethettiği gün, halka yaptığı konuşmasında yer alan hususlardan biri de Kâbe ve etrafının eskiden olduğu gibi “Harâm” (saygın ve dokunulmaz) kılınmasıdır. Yani orada kan dökülmeyecek, haksızlık yapılmayacak, ağacı bile kesilmeyecekti. Peygamberimiz için Mekke, yalnızca bir gün içerisinde bir süreliğine helâl kılınmış, fetihle birlikte bu durum son bulmuştur.61 Mekke"nin fethiyle ilgili olarak Resûlullah (sav), “Fetihten sonra hicret yoktur ancak cihad ve niyet vardır. Cihada çağrıldığınızda derhâl katılın!” 62 buyurmuş, böylece fethin gerçekleşmesi ile beraber artık Mekke"den Medine"ye hicret yolunun kapandığını, oradan sadece cihad ve ilim tahsili niyetiyle çıkılabileceğini de ilân etmiştir.63
Resûlullah, fetihten sonra on beş gün Mekke"de kaldı. Bu nedenle ensar, doğup büyüdüğü yere tekrar kavuşan Hz. Peygamber"in Mekke"de kalacağına dair endişe duymaya başladı. Böyle mübarek bir beldeden artık ayrılmak istemeyeceğini, hatta memleketine karşı şefkat ve rağbetinin arttığını düşündüler. “Allah ona yurdunu ve beldesini fethetmeyi nasip etti. Burada kalır belki...” dediler. Safâ tepesinde dua etmekte olan Allah Resûlü, ensarın bu endişelerini sezince onlara olan vefasını dile getiren şu sözleriyle yüreklerine su serpti: “Ey ensar! Öyle bir şey yapmaktan Allah"a sığınırım. Ben sizin memleketinize hicret ettim. Hayatım da sizinle; ölümüm de sizinledir.” 64 Sonrasında şehrin idaresini Attâb b. Esîd isimli bir Mekkeliye bırakarak Huneyn"e doğru hareket etti.65
Hicaz"ın kalbi olan kutsal belde Mekke"de artık ne Hübel vardı ne Uzzâ ne de Menât... Her biri yerde paramparça edilmiş ve bir şey yapmaktan âciz hâlde duruyordu.
Ve Kâbe... Etrafını saran bütün putlardan arınarak yeniden tevhidin merkezi hâline geldi. Böylece Hz. İbrâhim"in, “Rabbim! Bu şehri (Mekke"yi) emniyetli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!” duası66 tecelli etmiş oldu.