Bâtıl, kısa süreli bir üstünlük sağlamış gibi görünüyordu. Oysa sel üzerinde kabaran köpük misali gün gelip sönecekti.5 Rumlar ve Hıristiyan Araplar her yerde bu olayı konuşuyor, yüzlerde beliren istihza dolu gülüşlerde Hz. Peygamber"in bu defa sert bir kayaya çarptığı iması yer alıyordu.
Çok geçmeden Medine"de barış erlerinden oluşan üç bin kişilik bir ordu hazırlandı.6 İçlerinden birine yapılan bir haksızlığı kendilerine yapılmış sayan ve bu hususta zalimi ikaz etmek üzere yola koyulan yiğit erlerdi bunlar! Hakkın sindirilemeyeceğini haykıran bu yılmaz neferler, Şam bölgesine doğru yola koyulurken Vedâ tepesinde kendilerini uğurlayan Peygamberleri, şu uyarılarda bulunuyordu: “Allah"ın adıyla savaşa çıkın. Allah"ın düşmanlarıyla ve Şam"daki düşmanlarınızla savaşın. Onların arasında manastırda insanlardan uzaklaşarak inzivaya çekilmiş kimseler bulacaksınız, bu kimselere dokunmayın. Ayrıca şeytanın kendilerini yönlendirdiği kimselerle karşılaşacaksınız. Onları kılıçtan geçirin. Sakın bir kadını, bir çocuğu veya bir ihtiyarı öldürmeyin. Tek bir ağaç bile kesmeyin. Hurmalıkları talan etmeyin. Evleri yıkmayın.” 7
İşte bu yüzden onlara barış eri dendi. İntikam duygusuyla hareket etmek onlara yaraşmazdı. Allah Resûlü"nün elçisini öldüren Şurahbîl b. Amr bile şayet kula kulluktan vazgeçecek olursa ona dahi dokunulmayacak, intikam alınmayacaktı.8 Nitekim onlar “es-Selâm” olan Allah"ın adıyla hareket ediyorlardı. Sahip oldukları ruh onları, sıradan bir benlik davası gütmekten men ediyordu.
Hz. Peygamber, komutan olarak başlarına, Kur"an"da adı geçen yegâne sahâbî olan, çok sevdiği Zeyd b. Hârise"yi tayin etti. Şayet o şehit edilirse komutanlığı amcasının oğlu Ca"fer b. Ebû Tâlib"in devralmasını, o da şehit düşerse Abdullah b. Revâhâ"nın komutan olmasını emretti.9 Oldukça meşakkatli bir seferin arefesinde bulundukları her hâllerinden belliydi.
Günlerden cumaydı. Ordu hareket etmiş ancak Abdullah b. Revâha Medine"de kalmıştı. Çok sevdiği Allah Resûlü ile birlikte son kez bir cuma namazı daha kılıp öyle yola çıkmak istemişti. Sevgili Peygamberimiz cemaatin arasından Abdullah b. Revâha"yı fark eder etmez ona niçin ordudan geri kaldığını sordu. O da kendisiyle cuma namazını kılıp öyle gitmek istediğini bildirdi. Abdullah b. Revâha"nın bu davranışını pek isabetli bulmamış olacak ki Hz. Peygamber ona şöyle cevap verdi: “Sabah ya da akşam, Allah yolunda (yapılacak) bir sefer, dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır!” 10