Mutlak bir zafer elde etmeden ordunun Medine"ye geri dönmesi bazı kimseler tarafından tepkiyle karşılandı.26 Düşmanı tümüyle mağlup etmiş, ganimetlerle yüklü bir ordu bekleyenler hayal kırıklığı yaşadı. Onlara göre böylesi bir geri çekilme kaçmakla eş anlamlıydı. Halbuki bu savaş, galibiyetin, başarının kesin bir koşulu olmadığını, taktik davranmanın gerekliliğini, tedbirin esas olduğunu, savaşın bir amaç değil en son başvurulan bir araç olduğunu, şayet netice almak mümkün değilse bunu da başka bir zamana ertelemek gerektiğini öğreten müstesna bir harp idi. Elbette ki Yüce Yaratan nice az grupların kalabalık yığınlara galebe çalabileceğini kitabında haber vermekteydi.27 Ancak buradaki azlık ve çokluk göreceydi ve asla ucu açık bir oran değildi. Zira orantısız bir gücün karşısına hesapsız ve tedbirsiz olarak atılmak, Kur"an"da geçen ve savaşa hazırlık bağlamında anılan pek çok emre aykırı davranmak olurdu. Nitekim Cenâb-ı Hak, sabreden müminlerin on katı kadar kişiyle savaşarak onlara galip gelebileceklerini zikretmişti.28 Ardından ise insanın zayıflığını göz önünde bulundurarak bu oranı daha da hafifletmişti: “Şimdi Allah yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O hâlde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah"ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip gelirler.” 29
Duruma bu çerçeveden bakıldığında Hâlid b. Velîd"in orduyu ustaca bir manevrayla otuz katı büyüklüğündeki bir düşman kuvvetinin elinden sağ salim kurtarıp Medine"ye geri getirebilmesi büyük bir başarı idi. Zira amaç, nasıl olursa olsun bir yolunu bulup Allah yolunda ölmek değil İslâm"ı barış içerisinde yaşamak, bu barış ve esenliği de elden geldiğince yaymaktı. Nitekim Hâlid b. Velîd"in düşmanın pençesinden ustalıkla kurtarıp Medine"ye getirdiği askerler, bir yıl sonra Tebük Seferi"nde Allah"ın Elçisi"nin kumandasında daha teçhizatlı ve daha kalabalık bir ordu olarak düşman üzerinde caydırıcı bir etki oluşturmuştu.
Sevgili Peygamberimizin sağlığında henüz vahiy kesilmemişken gerçekleşen bu olayla alâkalı olarak Cenâb-ı Hakk"ın Kur"an"da herhangi bir kınama veya uyarıda bulunmadığı herkesçe bilinmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber"in de Hâlid b. Velîd"in bu davranışını beğenmediğine dair kaynaklarda herhangi bir bilgi yoktur. Aksine Müslüman olduktan sonra katıldığı bu ilk savaşta, komutansız kalan ordunun başına geçmesi ve böyle hayatî bir karara imza atmasından dolayı Hâlid b. Velîd, Peygamberimiz tarafından, “Allah"ın kılıçlarından bir kılıç” sözüyle onurlandırılmıştır.30