Vaktiyle İbrâhim (as), Rabbinden aldığı emir gereğince hanımı Hâcer"le küçük oğlu İsmâil"i bugün Mekke diye bilinen, Kâbe"nin bulunduğu yere getirmişti. O sırada Mekke"nin bulunduğu yer kuş uçmaz kervan geçmez, kupkuru bir vadi idi. Oğlunu ve karısını bu ıssız yerde âdeta ölüme terk etmek Hz. İbrâhim"i endişelendirmişti. Rabbine şöyle dua etti: “Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe"nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.” 1
Hz. Hâcer, zemzem suyunun hayat verdiği Mekke"nin bu ıssız vadisinde oğluyla birlikte hayatını sürdürürken, günün birinde Yemen"den gelen Cürhüm kabilesi orada onlarla birlikte konaklamak istedi. Hz. Hâcer ve oğlu onların burada yerleşmelerine müsaade ederek yalnızlıktan kurtulup Yemenlilerle birlikte yaşamaya başladılar. Cürhüm kabilesi, kalabalık bir grubun daha kendilerine katılmasıyla birlikte, Mekke"yi daha yaşanabilir ve mâmur bir hâle getirdiler. Yıllar geçti İsmâil (as) gençlik çağına girdi ve yiğit bir delikanlı oldu. Cürhümlüler, kızlarını Hz. İsmâil"le evlendirip onunla akraba oldular. Mekke"de mesut bir şekilde hayat devam ederken günün birinde babası Hz. İbrâhim onu ziyarete geldi ve emr-i ilâhî gereğince birlikte Kâbe"yi inşa ettiler.2
Yemen kökenli olmaları itibariyle “Kahtânîler” diye bilinen Cürhüm kabilesi, önceleri Hz. İsmâil"in tebliğ ettiği dine bağlı kalmış, ancak daha sonra hak dinden saparak, zamanla Kâbe"ye karşı saygısızlık etmeye ve gizli, açık her türlü ahlâksızlığı işlemeye başlamıştı.3 Arîm selinden sonra bölgeye göç eden Huzâa kabilesi, Kinâne kabilesiyle birlikte Cürhümlüleri mağlup ederek Mekke"nin yönetimini ele geçirdi. Huzâa kabilesinden Amr b. Luhay, Mekke ve Kâbe idaresini eline alınca tevhid geleneğini bozup şehirde putperestliği yaygınlaştırdı. Peygamber"in (sav) dördüncü kuşaktan dedesi olan Kusay, Mekke"ye geldiğinde dağınık hâldeki Kureyş"in çeşitli kollarını Mekke"ye yerleştirdi ve böylece Kureyş"in yarı göçebe yaşantıdan yerleşik hayata geçmelerine öncülük etti.4 Kureyş"in, Mekke"nin idaresinde gösterdiği bu maharetinden olsa gerek, Allah Resûlü de onların bu konudaki üstünlüklerine işaret etmişti.5