Dolayısıyla âyetlerde onların asla dost edinilmemesi ve onlardan yardım talep edilmemesi emredilmektedir.9
Allah Resûlü, başlangıçta Mekkeli müşrikleri İslâm"a davet etmiş, fakat karşılığında çok farklı tepkiler almıştı. Müşrikler önce aleyhte faaliyette bulunmak suretiyle İslâm"a daveti engellemeye çalışmışlar ve hatta Hz. Ömer"in Müslüman oluşuna kadar Müslümanların Kâbe"de alenen namaz kılmalarına mani olmuşlardı.10 Allah Resûlü, panayırlara gelenleri İslâm"a davet ederken amcası Ebû Leheb onu takip ederek, “Ona uymayın, onu dinlemeyin!” diye telkinlerde bulunurdu.11 Müşrikler ayrıca, münazara ve tartışma ortamı oluşturarak davete engel olmaya çalışırlardı. Nitekim müşriklerin ileri gelenleri, “Ey Muhammed! Gel, biz senin dinine uyalım, sen de bizim dinimize uy. Bir sene sen bizim ilâhlarımıza tap bir sene de biz senin ilâhına tapalım. Eğer senin getirdiğin bizimkilerden daha hayırlıysa biz de sana bu konuda ortak olmuş ve ondan nasibimizi almış oluruz.” demişler ve bunun üzerine Kâfirûn sûresi indirilmişti: “De ki: Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapmazsınız...” 12 Müşrikler sadece Resûlullah"a eziyet etmekle kalmamış, aynı zamanda ashâbına da işkence etmişlerdir. Nitekim sahâbe-i kirâmdan Abdullah b. Mes"ûd,13 Ammâr b. Yâsir, Süheyb b. Sinân, Bilâl-i Habeşî, Mikdâd b. Esved14 ve Abdurrahman b. Avf15 gibi isimler de bundan nasibini almışlardı. Müslümanların Allah Resûlü"nün izniyle Habeşistan"a yaptıkları hicret de müşriklerin Müslümanlara yaptıkları bu eza ve cefanın bir neticesiydi.16
Müşriklerin İslâm"a ve Elçisi"ne karşı gösterdikleri bu tahammülsüz muhalif tavırları, zamanla artan bir sertleşme seyri izlemiş ve özellikle putperestliği eleştiren17 ve putların hiçbir güce sahip olmadıkları,18 sadece müşrikler tarafından uydurulmuş birer isimden ibaret oldukları mesajını veren19 âyetler geldikçe, İslâm davetine karşı düşmanlık boyutuna varan tepkiler ortaya çıkmıştı. Allah Resûlü"ne karşı gösterilen bu tepkinin temelinde önemli ölçüde ticarî kaygı ve buna bağlı olarak Mekke"nin liderliğini elinde tutan seçkin sınıfın menfaatlerinin kaybolması endişesi20 yatıyordu.
Müşriklerin elebaşları, İslâm davetinin yayılması durumunda kendi otorite ve egemenliklerinin büsbütün tehlikeye gireceği endişesini taşıyorlardı. Aslında onlar Allah"ın Resûlü"ne değil otoritelerini sarsan vahye karşı çıkıyorlardı. Bir keresinde bu gerçeği Ebû Cehil Allah Resûlü"ne açıkça dile getirmişti: “Biz seni yalanlamıyoruz, senin getirdiklerini yalanlıyoruz.” Bunun üzerine Allah şu âyeti indirmişti: