bunun üzerine şu âyetler nâzil oldu: “Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur.” 16 Benzer bir şekilde Resûlullah (sav) evlenme yaşına gelmiş kızların da babaları tarafından zorla evlendirilmelerini tasvip etmemiş, onlara söz hakkı tanınmasını isteyerek şöyle buyurmuştu: “Kendi onayı alınmadıkça dul kadınla, kendisinden izin alınmadıkça da bakire kız ile nikâh yapılmaz.” 17
Medine"de İslâm toplumu tüm yönleriyle inşa edilirken, kadın hakları konusunda yapılan bir düzenleme de miras ile ilgili idi. Uhud Savaşı"ndan sonra bu savaşta şehit düşen Medineli sahâbî Sa"d b. Rebî"in hanımı, iki kızını yanına alarak Hz. Peygamber"in huzuruna çıktı: “Ey Allah"ın Elçisi, bunlar Sa"d b. Rebî"nin kızları. Babaları Uhud Savaşı"nda seninle beraber çarpışırken şehit edildi. Amcaları bütün mallarına el koyarak onlara mal namına hiçbir şey bırakmadı. Malları olmadıkça evlenmeleri de imkânsız!” diyerek uğradıkları haksızlığı anlattı. Bu haksızlığa uğrayan ilk kadınlar Sa"d"ın hanımı ve kızları değildi kuşkusuz. Öteden beri uygulanan gelenek, kadınların ve kız çocuklarının miras almamaları yönündeydi. Sa"d"ın hanımı, İslâm"ın bu haksız uygulamaya son vereceğinden emindi. Hz. Peygamber (sav) ona, Allah bu konuda bir hüküm verinceye kadar sabretmesini söyledi. Bir müddet sonra da miras âyetleri nâzil oldu. Hz. Peygamber, Sa"d"ın kardeşini çağırarak kızlara mirasın üçte ikisini, annelerine sekizde birini vermesini, geriye kalanı da kendisinin almasını söyledi.18 Büyük halife Hz. Ömer, İslâm"ın gelişinden sonra kadınların kazandıkları hakları şu cümleyle ifade etmiştir: “Vallahi, câhiliye döneminde biz, kadınlara hiç değer vermezdik. Ta ki Allah, onlar hakkında indirdiği âyetleri indirip onlara verdiği payı verene kadar.”19
Hanım sahâbîler İslâm"ın gelişiyle birlikte câhiliye döneminde uğradıkları haksız uygulamalardan kurtulmakla kalmamışlar, aynı zamanda sosyal hayatta daha aktif bir rol de oynamaya başlamışlardır. Onların, savaşlarda üstlendikleri görevler bunun tipik bir göstergesidir. Hayber Gazvesi öncesinde bir grup kadın Resûlullah"a gelerek şöyle demişlerdi: “Yâ Resûlallah! Biz yün eğirerek kazandıklarımızla Allah yolunda cihada çıktık. Yanımızda yararlılar için ilaçlar var. Etrafa saçılmış okları toplayıp askerlere verebilir, onlara un çorbası yapabiliriz.” Bunun üzerine Resûlullah, “Haydi kalkın o zaman!” buyurmuş, Hayber fethedildikten sonra erkeklere verdiği gibi bu hanımlara da ganimetten pay vermişti.20