Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 365

hiçe sayarak vatan ve bayrak gibi kutsal değerleri uğruna savaşması, onun vatanına bağlılığının bir göstergesidir.

İslâm dini, aidiyet hisleri ile kişinin kimliğinin oluşmasına katkıda bulunan vatan, millet ve bayrak sevgisini meşru kabul etmekle birlikte, bunda aşırıya gidilerek etnik ve bölgesel ayrımcılık veya ırkçılık yapılmasını yasaklamıştır. Farklı memleketlerde yaşayan farklı milliyete mensup insanları dışlamak, onlara karşı düşmanlık besleyerek ayrımcılık yapmak, İslâm"ın evrensel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Zira İslâm, sahip olduğu hoşgörü ile çeşitli ırk, inanç ve geleneğe mensup insanların birlikte yaşamalarına imkân tanıyan bir vatan anlayışına sahiptir. Farklı din ve milliyetlerden insanlarla bir arada yaşamanın en güzel örneklerinden birini Allah Resûlü, Medine yurdunda göstermiştir. Hem Medineli Evs ve Hazrec kabileleri arasında hem de Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında sağlanan kardeşlik ile Müslümanlar huzur içinde yaşayabilmişlerdir. Bu huzur beldesinde, Ehl-i kitap ile de antlaşmalar yapılmak suretiyle barış ortamı oluşturulmuştur. Bu vatan anlayışını benimseyen ecdadımız da asırlar boyu farklı dil, din ve renklerden insanın birlikte yaşamasına imkân tanımıştır.

İnsanın üzerinde yaşadığı, anılarını yaşattığı, kendisinden bir parça olarak gördüğü vatanını sevmesi, ondan ayrı kaldığı zaman özlemesi son derece doğal bir durumdur. Bu ortak duyguları besleyen insanların bir araya gelerek geçmiş ve geleceğe dair ortak ideallerde buluşmaları, ortak değerleri paylaşmaları ile herhangi bir toprak parçası vatan olma özelliğini kazanır. Aynı vatan üzerinde yaşayan ve millet olma şuurunu taşıyan insanlar için o toprak parçası maddî ve mânevî değerleri içinde barındırmaktadır. Bu yüzdendir ki vatanı sevmek, korumak, savunmak kutsal bir görev olarak görülmüştür. Vatanın vatan olma özelliğini devam ettirebilmesi de ancak onu vatan yapan unsurların bilinmesi, korunması ve yeni nesillere aktarılması ile mümkün olacaktır.

    

Dipnotlar