“Allah"ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, (farklı yapılardaki) topraklara düşen bol yağmura benzer. Bunlardan bazıları temizdir, suyu alır, bol bitki ve ot yetiştirir. Bazıları kuraktır, suyu (yüzeyinde) tutar. Bu sudan insanlar yararlanır; hem kendileri içerler hem de (hayvanlarını) sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir toprak çeşidi de vardır ki dümdüzdür. (Ona da yağmur düşer ama) o ne su tutar ne de bitki yetiştirir. Allah"ın dinini inceden inceye kavrayan, Allah"ın beni kendisiyle gönderdiğinden (hidayet ve ilimden) faydalanan, öğrenen ve öğreten kimse ile (bunları duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve kendisiyle gönderildiğim Allah"ın hidayetini kabul etmeyen kimsenin misali işte böyledir.” 1
Allah Resûlü"nün dilinde, ilâhî risâletten ve ilimden istifade edenler, temiz ve berrak sudan beslenen verimli topraklara benzetilmişti. Suyun önemi ve tabiatın yaşam kaynağı olduğu öteden beri biliniyordu. Kutlu Nebî, bu hakikatten yararlanarak örnekler veriyor, gerçekleri anlatmaya çalışıyordu. Burada asıl vurgulanmak istenen konu, kuşkusuz ilim ve hidayet idi. Ancak bu gerçeğin zihinlerde iyice yerleşip daha kolay anlaşılabilmesi için su benzetmesini kullanmıştı Allah Resûlü.
Kur"ân-ı Kerîm"de ifade edildiği üzere, bütün canlılar sudan yaratılmıştır.2 Tüm mahlûkat, hayatını sürdürebilmek için suya muhtaçtır. İnsanı bir damla sudan yaratan3 Yüce Allah"ın eşsiz bir nimeti olan su, aynı zamanda insanları temizleyen, arındıran temel unsurdur.4 Buna göre toprak, bitkiler, diğer canlılar yapılarını muhafaza edebilmeleri için suya ihtiyaç duydukları gibi gereksinimlerinin çoğunu da ancak su vasıtasıyla elde edebilirler. “Toprağı kupkuru ölü gibi görüyorsun ama suyu üzerine indirdik mi bir de bakarsın ki harekete geçip kabarmış ve hem kokusu hem de görünümü güzel, türlü türlü şeyler bitirmeye başlamış.” 5 âyeti de bu gerçeği ifade eder. Bunun yanında âyetlerde suyun tatlı,6 belirli bir ölçü ve miktar ile7 yaratılıp yeryüzüne gönderilmesinin ilâhî kudret sayesinde olduğu vurgulanmıştır. “Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile.”, 8 “Söyleyin bakalım, suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir?” 9 âyetleriyle suyun olmaması hâlinde insanların nasıl çaresizlik içine düşeceği gerçeği hatırlatılır.
Tarih boyunca medeniyetler su kaynaklarına yakın yerlerde kurulmuş, su kaynaklarının tükendiği yerlerden de hep göç etmişlerdir.