Hicretin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmişti. Mekke müşriklerinden oluşan bir ticaret kervanı, o günlerde Ebû Süfyân b. Harb"in idaresinde Şam"a yol almıştı. Şam"daki ticarî faaliyetini tamamlayan kervanın dönüş zamanı gelmişti. Kervanda pek çok Mekkeli müşrikin malı vardı.1 Yüzlerce deveden, attan ve oldukça kıymetli ticaret mallarından oluşan kervan, Mekke"ye dönmek üzere yola çıkmaya hazırdı. Yakında Bedir civarından geçecek olan kervandaki malların bir bölümü de Müslümanlara aitti. Çünkü hicret ederken mallarını Mekke"de bırakmak zorunda kalmışlar, müşrikler de onlara el koymuştu.2 Müşrikler, Müslümanların gözleri önünde bu malları develere yükleyip Şam"a ve Yemen"e götürerek satıyorlardı. Müslümanlar ise mallarını geri almak istiyorlardı.
Büyük kervan çok geçmeden Mekke"ye gitmek üzere yola çıktı. Allah Resûlü, Ebû Süfyân idaresindeki bu kervanın önünü keserek mallarını ele geçirmek istiyordu. Çünkü hak hukuk tanımayan, zulümleriyle İslâm"ın gönüllere ulaşmasını engelleyen bu insanları durdurabilmek için başka bir yol kalmamıştı.
Resûlullah, kervanı gözetlemek üzere bir gözcü göndermiş, ashâbından da onlarla karşılaşmak üzere hazırlık yapmalarını istemişti. Allah Resûlü, “Kimin yanında hayvanı varsa hemen binsin ve bizimle gelsin.” diye seslenerek katılmak isteyenleri çağırdı.3
Kısa bir sürede hazırlıklarını tamamlayan Peygamberimiz (sav) ve ashâbı, Kureyş kervanını yakalamak için Ramazan"ın on ikinci günü4 yaklaşık üç yüz on beş kişi olarak yola çıktılar. Bunlardan yaklaşık sekseni Medine"ye henüz geldikleri için sayıları az olan muhacirlerden, geri kalanı ise ensardan oluşuyordu.5 Allah Resûlü beyaz sancağı ashâbının gençlerinden Mus"ab b. Umeyr"e verdi. Amr b. Ümmü Mektûm"u ise Medine"de kalanlara namaz kıldırması için görevlendirdi.6
Müslümanların binek hayvanları çok azdı. İki atları, yetmiş de develeri vardı.7 Bunlara nöbetleşe biniyorlardı. Meselâ, Ali b. Ebû Tâlib ve Mersed b. Ebû Mersed el-Ganevî bir deveye sırayla binmişlerdi.8 Sevgili Peygamberimiz ashâbıyla birlikte giderken bir yandan da içinde bulundukları durumu Rabbine şöyle arz ediyordu: “Allah"ım, bu askerler