Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 517

Peygamber Efendimiz Hayber Savaşı"ndan dönüyordu. Eşi Hz. Safiyyeyi de devesine bindirmiş Medine"ye doğru ilerliyordu. Bir ara devenin ayağı sürçtü ve Hz. Peygamber eşiyle birlikte yere düştü. Bunu gören Ebû Talha (Zeyd b. Sehl el-Ensârî) hemen devesinden atladı ve Resûlullah"ın yanına gelerek, “Canım sana feda olsun ey Allah"ın Peygamberi! Sana bir şey oldu mu?” diye sordu. Peygamberimiz, “Hayır, benim bir şeyim yok. Lâkin sen git Safiyye"ye yardımcı ol!” buyurdu. “O sizin annenizdir!” 1 dediği eşine derhâl destek olunmasını istemişti. Bunun üzerine Ebû Talha, Hz. Safiyye"ye döndü. Deveden düşünce muhtemelen üstü başı açılan müminlerin annesini yanında bulunan bir elbise ile örttü. Derken Safiyye validemiz kendine gelip ayağa kalktı. Ardından Ebû Talha deveyi yeniden hazırladı. Peygamber Efendimiz ve Hz. Safiyye tekrar deveye binip ashâb ile birlikte yola devam ettiler. Nihayet uzaktan Medine görününce Peygamber Efendimiz, “Tevbe ederek, kulluk ederek, Rabbimize hamdederek dönüyoruz.” duasını okumaya başladı ve şehre girinceye kadar bu duaya devam etti.2

Yolculukta olmadık sıkıntılar, sürprizler, kazalar yaşanabilmektedir. Allah Resûlü"nün yolculuğun sonunda okuduğu bu dua, Yüce Rabbimizin şu âyetiyle tam bir benzerlik arz etmektedir: “Allah"a tevbe eden, kullukta bulunan, O"nu öven, O"nun uğrunda seyahat eden (ve"s-sâihûn), rükû ve secde eden, uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden ve Allah"ın yasalarını koruyan müminleri de müjdele!” 3 Bu âyette geçen “ve"s-sâihûn” ifadesi, lafzen seyahat edenler anlamına gelmekte ve tevbe, kulluk, hamd, rükû ve secde gibi en önemli ibadetler içerisinde zikredilmektedir. Seyahat edenlerin aç susuz yolculuk yapmalarından hareketle bununla oruç tutanların kastedildiği şeklindeki yorumları dikkate alan birçok mealde bu ifade “oruç tutanlar” şeklinde tercüme edilmiştir. Oysa bilinçli, hikmetli, basiretli seyahatlerin hem gezene hem de gezilen bölgelerdeki insanlara sağlayacağı maddî mânevî yararlar düşünüldüğünde, âyette seyahat edenlerin neden övüldüğü daha kolay anlaşılır.

İslâm"da, Allah"ın kudretini görüp ibret almak, hac ve umre vesilesiyle mübarek mekânları ziyaret etmek, ilim tahsil etmek, akrabaları ve hastaları ziyaret etmek, rızık aramak, inanmayanların baskısı sebebiyle hicret

    

Dipnotlar

1 B5968 Buhârî, Libâs, 102.

حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ صَبَّاحٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عَبَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ - رضى الله عنه - قَالَ أَقْبَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ خَيْبَرَ ، وَإِنِّى لَرَدِيفُ أَبِى طَلْحَةَ وَهْوَ يَسِيرُ وَبَعْضُ نِسَاءِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَدِيفُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذْ عَثَرَتِ النَّاقَةُ فَقُلْتُ الْمَرْأَةَ . فَنَزَلْتُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّهَا أُمُّكُمْ » . فَشَدَدْتُ الرَّحْلَ وَرَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا دَنَا أَوْ رَأَى الْمَدِينَةَ قَالَ « آيِبُونَ تَائِبُونَ ، عَابِدُونَ لِرَبِّنَا ، حَامِدُونَ » .

2 B3086 Buhârî, Cihâd, 197.

حَدَّثَنَا عَلِىٌّ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه أَنَّهُ أَقْبَلَ هُوَ وَأَبُو طَلْحَةَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَمَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم صَفِيَّةُ مُرْدِفَهَا عَلَى رَاحِلَتِهِ ، فَلَمَّا كَانُوا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ عَثَرَتِ النَّاقَةُ ، فَصُرِعَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَالْمَرْأَةُ ، وَإِنَّ أَبَا طَلْحَةَ - قَالَ أَحْسِبُ قَالَ - اقْتَحَمَ عَنْ بَعِيرِهِ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ جَعَلَنِى اللَّهُ فِدَاءَكَ ، هَلْ أَصَابَكَ مِنْ شَىْءٍ قَالَ « لاَ ، وَلَكِنْ عَلَيْكَ بِالْمَرْأَةِ » . فَأَلْقَى أَبُو طَلْحَةَ ثَوْبَهُ عَلَى وَجْهِهِ ، فَقَصَدَ قَصْدَهَا فَأَلْقَى ثَوْبَهُ عَلَيْهَا ، فَقَامَتِ الْمَرْأَةُ ، فَشَدَّ لَهُمَا عَلَى رَاحِلَتِهِمَا فَرَكِبَا ، فَسَارُوا حَتَّى إِذَا كَانُوا بِظَهْرِ الْمَدِينَةِ - أَوْ قَالَ أَشْرَفُوا عَلَى الْمَدِينَةِ - قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « آيِبُونَ تَائِبُونَ عَابِدُونَ لِرَبِّنَا حَامِدُونَ » . فَلَمْ يَزَلْ يَقُولُهَا حَتَّى دَخَلَ الْمَدِينَةَ .

3 Tevbe, 9/112.

اَلتَّآئِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّآئِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿112﴾