Saîd b. Ebu"l-Hasen, İbn Abbâs"ın yanında otururken Iraklı bir adamın telaşla çıkagelmesini şöyle anlatır: “Adam kapıdan girer girmez henüz soluklanmadan, "Ey İbn Abbâs! Ben geçimimi sırf el sanatından kazanan biriyim. Gördüğün şu resimleri yapar, bunların gelirleriyle geçinirim, ne dersin?" dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, "Yanıma yaklaş da sana Resûlullah"tan işittiğim bir hadisi aktarayım." dedi ve ekledi:
"Her kim (tapınmak üzere) bir resim yaparsa, şüphesiz Allah o kimseye yaptığı resme can verinceye kadar azap edecektir. Halbuki o sureti resmeden kişi, yaptığı o resme ebediyen ruh üfleyip can veremeyecektir!" İbn Abbâs"ın naklettiği Peygamber sözü karşısında dehşete kapılan ressam, bu sözlerden her ressamın cehennemlik olduğunu anlayınca, nefes almada güçlük çekmeye başladı ve benzi sapsarı kesildi. Adamın hâlini gören İbn Abbâs, "Yazık sana! Eğer mutlaka sanatını icra etmek zorunda isen, o zaman sana ağaçların ve benzeri ruhu olmayan şeylerin resmini yapmanı tavsiye ederim." dedi.”1
İslâm dini gelmiş olmasına rağmen putperestliğin Mekke toplumu üzerindeki izleri henüz tam olarak silinebilmiş değildi. Putperestlikten kalma alışkanlıklara zaman zaman rastlanıyordu. İslâm öncesi Arap yarımadasında ve kadim şirk toplumlarında resim ve heykel yapımı, sadece sanatsal bir etkinlik değil, aynı zamanda tapınmanın ya da dinî duygularla yönelişin bir aracı idi. Rahmet Peygamberi, Müslümanlarda gördüğü olumsuz davranışların İslâm"a aykırı olduğunu kendilerine hatırlatıyor, zaman zaman onların davranışlarına yansıyan câhiliye inanışlarına işaret ediyor, onları doğruya yönlendiriyordu. Hz. Peygamber, toplumsal dönüşümün eşiğindeki bir cemiyette, yeni sınırlar çiziyor, birtakım düzenlemeler yapıyordu. Yukarıdaki olayda geçtiği üzere, İslâm"ı seçmesine rağmen hâlâ sahip olduğu sanatıyla geçimini sağlamaya çalışan ressamlar ya da heykeltıraşlar konusunda da gerek Peygamber-i Zîşân, gerekse İbn Abbâs gibi bazı güzide sahâbîler bazı uyarılarda bulunmuşlardı.
Aslında resim ve heykel yasağı İslâm"dan önceki bazı dinlerde de görülmektedir. Bilindiği gibi, Hz. İbrâhim"den Hz. Musa"ya, Hz. İsa"ya ve Hz. Peygamber"e kadar tevhid dinleri bazı varlıkları Allah"a eş ve benzer kabul eden tüm anlayışlarla amansız bir mücadele içinde olmuşlardı. Tevrat, her