Dolayısıyla, imkânlar elveriyorsa ölmek üzere olan kimsenin yanında bulunmak, son nefesine kadar ona yârenlik etmek, huzur içinde ruhunu teslim etmesine yardımcı olmak gerekir. Bunun için ölmek üzere olan kimsenin yanında kalpleri huzura erdiren yegâne kelâm olan Kur"ân-ı Kerîm,6 özellikle de Yâsîn sûresi7 okunur. Allah Resûlü"nün, “Ölmek üzere olanlarınıza "Lâilâhe illâllâh." (Allah"tan başka ilâh yoktur.) sözünü telkin edin.” 8 buyruğu üzere, kişinin kelime-i tevhid ile ruhunu teslim etmesi sağlanır.
Son nefeslerinde dahi ashâbını yalnız bırakmamaya gayret eden Resûlullah, Uhud"da aldığı yaralar nedeniyle vefat eden Ebû Seleme"nin yanına gelmiş ve açık kalan gözlerini usulca kapatmıştı. Onun ölümünü feryat figanla karşılayan ailesine, “Kendinize hayırdan başka dua etmeyin. Çünkü melekler söylediklerinize "Âmîn!" derler.” diyerek sadece hayır duada bulunmalarını tembihledikten sonra şöyle dua etmişti: “Allah"ım, Ebû Seleme"yi affet, derecesini hidayete erenler katına yükselt. Arkasında kalanları sen kollayıp gözet. Bize de ona da mağfiret buyur. Ey âlemlerin Rabbi! Kabrini genişlet ve kendisine orada nur halk eyle.” 9
Ölen kimsenin gözlerini kapatmayı ashâbına da emreden Rahmet Peygamberi,10 “(Ölenlerin ardından) avuç içi ile yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve câhiliye âdeti olarak bağırıp feryat eden kimse bizden değildir.” 11 buyurmuştur. Öyle ki Müslüman olmak üzere biat eden kadınlardan, Allah"ın takdirine isyan niteliğindeki bu tür davranışları terk edeceklerine dair de söz vermelerini istemiştir.12 Zira yaşamın da ölümün de Allah"tan geldiğini bilen mümin, acısı ne kadar taze ve büyük olursa olsun inancıyla bağdaşmayan, isyana varan söz ve davranışlardan kaçınır.
Hz. Peygamber"in belirttiği üzere ağlamak, insanın merhametinden kaynaklanan bir durumdur.13 Dolayısıyla ölü için üzülmek ve ağlamak değil, bu üzüntüyü aşırı hareketlerle ifade etmek yasaklanmıştır. Nitekim Zeyd b. Hârise, Ca"fer b. Ebû Tâlib ve Abdullah b. Revâha"nın Mute Savaşı"nda şehit edildikleri haberi ulaştığında üzüntüsü yüzünden okunan14 Resûlullah, muhacirlerden Osman b. Maz"ûn vefat ettiğinde de onu öpüp ağlamıştır.15 Kendi oğlu İbrâhim"in ölümüyle bir insanın karşılaşabileceği en büyük acıyı tattığında da gözyaşlarına hâkim olamamış, fakat Allah"a dayanarak O"nun razı olmayacağı söz ve fiillerden sakınmıştır.16
Vefat olayının ardından, ölen kimsenin akrabaları, yakınları, komşuları ve arkadaşları durumdan haberdar edilir. Câhiliye döneminde toplumun ileri gelenlerinden birisi öldüğünde çevre kabilelere haberci gönderilip