Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 633

sonra da bir başka müminin kurtuluşu için Allah katında yer edinebilmek, bu niteliklere sahip olmakla mümkündür. Dolayısıyla hiç kimsenin sonsuz hayata dair ümidini şefaate bağlayarak bu dünyada üzerine düşen vazifeleri görmezden gelme ya da ihmal etme gibi bir eğilimi olmamalıdır. Rivayetlere göre günahkârlar dünyada işledikleri hataların cezasını çektikten sonra şefaat olunup ebedî olarak cehennemde kalmaktan kurtulacaklardır.60 Bu temelden hareketle âhirette şefaate hak kazanmak için dünyada kötülüklerden sakınmak, hayırlı işler ve güzel davranışlar sergilemek gerekir.

Yaratılışı itibariyle zayıf olan insan,61 daha dünyaya geldiği ilk günden ölümüne kadar başkalarının yardımına ihtiyaç hisseder. İnsanların farklı yaratılmış olmalarının hikmeti de zaten birbirlerinin eksiklerini tamamlayıp birbirlerine yardımcı olmalarıdır. Bu yüzden insan, âciz kaldığı, gücünün yetmediği her işte bir başkasının himmetini bekler. Bazen annesi olur yardım eden, bazen babası. Bazen de aracılar sayesinde başkalarından yardım bekler. Dünyevî anlamıyla şefaat, kişinin hak ettiğini elde edememesi veya kaybolmasından endişe ettiği haklar için söz konusu olabilir. Aksi takdirde hak etmediğini elde etmek veya başkasına ait olan hakları gasp etmek için başvurulan bir şefaat talebi makbul değildir. “Kim iyi bir işe şefaatçi olursa onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe şefaatçi olursa onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.” 62 Peygamber Efendimiz de bu anlamda, “(Hayırlı işlerde) Aracı/şefaatçi olunuz ki mükâfata erişesiniz.” 63 buyurmuştu. Nitekim Allah Resûlü Muğîs isimli bir kölenin kendisine gelip boşanmak isteyen hanımı Berîre"yi ikna etmesi için aracı olma isteğini kabul etmiş ve uzlaşmaları için teşebbüste bulunmuştu.64 Öte taraftan Allah Resûlü hak gaspı, cezaların kaldırılması gibi haksızlık üzerine yapılan aracılıklara/şefaatlere de sert bir şekilde karşı çıkmıştı. Çok sevdiği Üsâme b. Zeyd"in Kureyş"in ileri gelen kadınlarından birinin hırsızlık cezasının kaldırılması için aracı olması üzerine, yüzünün rengi değişen Peygamber Efendimiz, “Allah"ın hükümlerinden bir hüküm için aracı mı oluyorsun?” 65 buyurarak bu talebi kesin bir dille reddetmişti.

Sonuç olarak inkârcı ve müşrikler için şefaatin söz konusu olamayacağı, şefaat yetkisinin sadece Allah tarafından verilebileceği, özellikle Peygamber Efendimizin ve dilediği diğer peygamberler, melekler, şehitler ve bazı salih kullarının şefaat etmesine Allah"ın rıza göstereceği âyet ve hadislerden anlaşılmaktadır. İnananların bağışlanması için gerçekleşecek

    

Dipnotlar

60 B6559 Buhârî, Rikâk, 51;

حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَخْرُجُ قَوْمٌ مِنَ النَّارِ بَعْدَ مَا مَسَّهُمْ مِنْهَا سَفْعٌ ، فَيَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ ، فَيُسَمِّيهِمْ أَهْلُ الْجَنَّةِ الْجَهَنَّمِيِّينَ » . İM4309 İbn Mâce, Zühd, 37.حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَمَّا أَهْلُ النَّارِ الَّذِينَ هُمْ أَهْلُهَا فَإِنَّهُمْ لاَ يَمُوتُونَ فِيهَا وَلاَ يَحْيَوْنَ وَلَكِنْ نَاسٌ أَصَابَتْهُمُ النَّارُ بِذُنُوبِهِمْ أَوْ بِخَطَايَاهُمْ فَأَمَاتَتْهُمْ إِمَاتَةً حَتَّى إِذَا كَانُوا فَحْمًا أُذِنَ لَهُمْ فِى الشَّفَاعَةِ فَجِىءَ بِهِمْ ضَبَائِرَ ضَبَائِرَ فَبُثُّوا عَلَى أَنْهَارِ الْجَنَّةِ فَقِيلَ يَا أَهْلَ الْجَنَّةِ أَفِيضُوا عَلَيْهِمْ فَيَنْبُتُونَ نَبَاتَ الْحِبَّةِ تَكُونُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ » . قَالَ فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ كَأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدْ كَانَ فِى الْبَادِيَةِ .

61 Nisâ, 4/28.

يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفًا ﴿28﴾

62 Nisâ, 4/85.

مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتًا ﴿85﴾

63 D5132 Ebû Dâvûd, Edeb, 116, 117.

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ وَأَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ وَهْبِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَخِيهِ عَنْ مُعَاوِيَةَ اشْفَعُوا تُؤْجَرُوا فَإِنِّى لأُرِيدُ الأَمْرَ فَأُؤَخِّرُهُ كَيْمَا تَشْفَعُوا فَتُؤْجَرُوا فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « اشْفَعُوا تُؤْجَرُوا » .

64 D2231 Ebû Dâvûd, Talâk, 18, 19.

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ مُغِيثًا كَانَ عَبْدًا فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اشْفَعْ لِى إِلَيْهَا . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَا بَرِيرَةُ اتَّقِى اللَّهَ فَإِنَّهُ زَوْجُكِ وَأَبُو وَلَدِكِ » . فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتَأْمُرُنِى بِذَلِكَ قَالَ « لاَ إِنَّمَا أَنَا شَافِعٌ » . فَكَانَ دُمُوعُهُ تَسِيلُ عَلَى خَدِّهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِلْعَبَّاسِ « أَلاَ تَعْجَبُ مِنْ حُبِّ مُغِيثٍ بَرِيرَةَ وَبُغْضِهَا إِيَّاهُ » .

65 M4411 Müslim, Hudûd, 9.

وَحَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ وَحَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى - وَاللَّفْظُ لِحَرْمَلَةَ - قَالاَ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ قُرَيْشًا أَهَمَّهُمْ شَأْنُ الْمَرْأَةِ الَّتِى سَرَقَتْ فِى عَهْدِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى غَزْوَةِ الْفَتْحِ فَقَالُوا مَنْ يُكَلِّمُ فِيهَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا وَمَنْ يَجْتَرِئُ عَلَيْهِ إِلاَّ أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ حِبُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَأُتِىَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَلَّمَهُ فِيهَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « أَتَشْفَعُ فِى حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ » . فَقَالَ لَهُ أُسَامَةُ اسْتَغْفِرْ لِى يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَلَمَّا كَانَ الْعَشِىُّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاخْتَطَبَ فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ « أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَإِنِّى وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا » . ثُمَّ أَمَرَ بِتِلْكَ الْمَرْأَةِ الَّتِى سَرَقَتْ فَقُطِعَتْ يَدُهَا . قَالَ يُونُسُ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ قَالَ عُرْوَةُ قَالَتْ عَائِشَةُ فَحَسُنَتْ تَوْبَتُهَا بَعْدُ وَتَزَوَّجَتْ وَكَانَتْ تَأْتِينِى بَعْدَ ذَلِكَ فَأَرْفَعُ حَاجَتَهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .