Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 188

namaz ile Fâtiha sûresi kastedilmiştir.Zira günde beş vakit namazın her rekâtında tekrarlanan, “Elhamdülillâh” diye başlayan Fâtiha sûresi ile Yüce Allah’a tam kırk defa hamdedilir. Namaza başlandığında “Sübhâneke Allâhümme ve bihamdik...” duası okunurken, rükûdan kalkıldığında “Semiallâhu limen hamideh. (Allah, kendisine hamdedeni işitir.)” derken, Salli-Bârik dualarında “İnneke hamîdün mecîd” derken ve namaz sonrasındaki tesbihatta hep Yüce Allah’a hamdedilmektedir.

Yine Kur’an’da Fâtiha’dan başka, En’âm, Kehf ve Sebe’ sûrelerinin yanı sıra “Elhamdülillâh” ifadesiyle başlayan yirmi üç âyet bulunmaktadır. “Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah’a mahsustur. Âhirette de hamd O’na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.” 4 “Melekleri, Rablerini hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmış hâlde görürsün.” 5 Hatta Kur’an’da, “Gök gürültüsü, onu hamd ile tesbih eder.” 6 “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O’nu tesbih eder. Her şey O’nu hamd ile tesbih eder. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız.” 7 buyrulmaktadır.

Hamd; iyilik, güzellik ve üstünlükle niteleme, övme anlamına gelmekte, âyet ve hadislerde genellikle Yüce Allah’a yönelik şükür, medih, senâ, tazim ve her türlü övgüyü ifade etmektedir. Genelde “hamd” kelimesi, “şükür” kelimesiyle birlikte kullanılsa da hamd, şükürden daha kapsamlıdır.8 Her hamd bir şükür olmasına rağmen, her şükür bir hamd sayılamaz. Dolayısıyla hamdeden kimse, aynı zamanda şükretmektedir. Zira bir hadiste de, “Hamdetmek, şükrün başıdır, Allah’a hamdetmeyen şükür de etmemektedir.” 9 buyrulur.

İhtiva ettiği mânâ itibariyle “senâ” kavramı da hamd ile yakın anlamlıdır. Yaygın kanaat, “senâ”nın hamd, şükür ve medhi içeren bir kavram olduğu yönündedir. Her hamd, medih olsa da her medih, hamd değildir. Hamd, övgüdür, saygıdır, senâdır, medihtir. Hamd, değer bilme, kadir bilme, takdir etmedir. Hamd, yeni bir nimete kavuşma, güzel bir iş yapma veya musibetten kurtulma durumunda, kendisine o nimeti veren, o iyi işi nasip eden veya o musibetten koruyan Allah Teâlâ’yı hatırlama ve yüceliğinin bilincinde olmadır. Hamd, yapılan bir iyiliğe karşı gönül açıklığı ile o iyiliğin sahibine saygı ifade eden bir övgü sözüdür. Bu, kısmen medih, kısmen teşekkür ile birleşen bir övgüdür. Ancak yerine getirme yönüyle dilin hamdi “Elhamdülillâh” demek; kalbin hamdi inanmak; azaların hamdi itaat etmek; aklın hamdi tefekkür etmek; hayatın hamdi ise onu Allah yolunda geçirmektir. Ayrıca hamd ve şükür; hak ve hakikat sevgisi ile gönlün

    

Dipnotlar

4 Sebe’, 34/1.

قَالُوا سُبْحَانَكَ اَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْۚ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّۚ اَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ ﴿41﴾

5 Zümer, 39/75.

وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَآفّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿75﴾

6 Ra’d, 13/13.

وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِه۪ وَالْمَلٰٓئِكَةُ مِنْ خ۪يفَتِه۪ۚ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُص۪يبُ بِهَا مَنْ يَشَآءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّٰهِۚ وَهُوَ شَد۪يدُ الْمِحَالِۜ ﴿13﴾

7 İsrâ, 17/44.

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا ﴿44﴾

8 “Hamd”, DİA, XV, 442.

9 BŞ4395 Beyhakî, Şuabü’l-îmân, IV, 96

أخبرنا أبو الحسين بن بشران أنا إسماعيل بن محمد الصفار نا أحمد بن منصور نا عبد الرزاق أنا معمر عن قتادة أن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه و سلم :الحمد رأس الشكر ما شكر الله عبد لا يحمده DF2784 Deylemî, Firdevs, II, 155.عبد الله بن عمرو الحمد رأس الشكر ما شكر الله عز وجل عبد لا يحمده