edilmişlik duygusundan çekip alan bir mânevî yönelimdir. Dua, Allah"ın yüceliğine sığınmak ve koruması altına girmektir. “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” 36 hükmünce duaya talip müminler, hayatlarının her adımında Allah"a sığınır, güçlerini O"ndan alırlar. Bu sebeple Allah Resûlü, “Dua, inanan insanın silahıdır. Dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.” 37 buyurmuştur.
İslâm dini bir âhiret tasavvuru getirirken bunu bu dünya tasavvuruna bağlar ve bir varlık ve dünya görüşü vazeder. Onun muhatabı, akıl sahibi tüm insanlardır. İlâhî öğretiler manzumesi olan din, hayatla iç içedir. Muhataplarını özgür irade ve çabalarıyla, severek ve isteyerek güzel davranışlar sergilemeye sevk eder. Bu davranışlar kul ile Allah arasındaki irtibatın yanı sıra müminin Peygamber"e karşı tutumlarını ve insanların birbiriyle olan münasebetlerini de içerir. Bu davranışların ilâhî makamda hüsn-i kabul görmesi, ancak içten ve samimi duygularla sergilenmesiyle mümkündür. Hz. Peygamber"in (sav) dinin ahlâkî özüne kayıtsız kaldığı düşünülemez. Bu ahlâkî özü ifade eden hadislerden biri, bize Yemenli Temîm ed-Dârî tarafından aktarılmıştır.
Temîm, İslâm"dan evvel Hıristiyan bir din bilginiydi. Elbette o zamanlar, hicretin dokuzuncu senesinde uzun bir yolculuk yaparak Medine"ye gelip İslâm"la şerefleneceğinden38 habersizdi. Sehmoğullarından biriyle çıkacakları bir yolculuğun ardından, Adî b. Bedda ile birlikte Mâide sûresindeki “Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir...” 39 âyetinin nüzûlüne sebep olacaklarını40 da bilmiyordu. Mescid-i Nebevî"de ilk kandil yakan kişi41 olmasına da çok vardı. Ve o, Peygamber Efendimizin, “Gece ve gündüzün ulaştığı her yere bu tebliğ ulaşacak, o evler ister kerpiçten yapılsın isterse deve kılından…” 42 müjdesini aktaracak olan kişinin kendisi olduğundan da habersizdi. Aradan yıllar geçmiş, İslâm nihayet Temîm"in memleketi olan Yemen illerindeki kimi kerpiçten, kimi kıldan yapılan evlere de ulaşmış ve Hz. Peygamber"in bu müjdesi tahakkuk etmişti.
Temîm, “medâru"l-İslâm” olarak adlandırılan yani İslâm dininin ayırıcı özelliklerini dile getiren dört hadisten birini bizlere nakletmiştir. Bu hadis, Buhârî"nin Sahîh "inde konu başlığı olarak yer alan, hemen hemen bütün muteber hadis kaynaklarında bulunan ve “Din(in özü) samimiyettir (veya samimi olmaktır).” şeklinde Türkçeye çevrilebilecek olan “ed-Dînu en-nasîhatu” hadisidir. Peygamber Efendimizin bu cümlesi, Temîm ed-Dârî"nin