yokken sadece ihmalkârlıkları yüzünden Tebük Seferi"nden geri kalmaları olayında da görmekteyiz. Savaş hazırlıkları yapılırken, “Nasıl olsa yaparım.” diye bekleyen, ancak sefere çıkma günü geldiğinde hiçbir hazırlığı olmadığını fark eden Kâ"b, orduya yetişememişti. Sefer sona erip de Peygamberimiz Medine"ye döndüğünde Kâ"b b. Mâlik onun yanına gitmiş ve geçerli bir mazereti olmadığını, bu durumun sadece ihmalkârlığından kaynaklandığını açık yüreklilikle beyan etmişti. Allah Resûlü “Kâ"b doğru söyledi, Allah senin hakkında hükmünü verinceye kadar bekle!” buyurmuştu. Kâ"b diğer iki kişinin aksine evine kapanmadı, mescide gidip gelmeye, cemaatle namaza devam etti, çarşıya çıktı, ancak kimse onunla konuşmuyor, yüzüne bakmıyordu. Ruhu daralan, bütün genişliğine rağmen yeryüzü kendisine dar gelen Kâ"b, tevbesinin kabul edildiği haberini ancak ızdırap içinde geçen elli günün sonunda almıştı. Hemen mescide, Peygamberimizin yanına gitti. Yüzündeki sevinç ifadesiyle Allah Resûlü, “Annenin seni doğurduğu günden beri geçirdiğin en hayırlı günü müjdeliyorum sana!” buyurdu. Kâ"b, “(Bu müjde) senden mi yoksa Allah katından mı?” diye sordu. Peygamberimiz,“Hayır, bilakis Allah katından.” diye karşılık verdi.36
Kâ"b ve arkadaşlarının yaşadığına benzer biçimde, aile içi bir sıkıntıdan dolayı kocasının kendisini boşadığı Havle bnt. Sa"lebe"nin Peygamberimize şikâyet için gelmesi olayında da vahyin doğrudan müdahalesi görülmüştü. Allah Resûlü"nün verdiği cevaptan tatmin olmayan Havle şikâyetini Allah"a bildirmiş ve bunun üzerine şu âyet inmişti: “Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah"a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” 37
Vahyin yaşananlara doğrudan cevap verdiğini, hayatın akışına dâhil olduğunu, hatta son noktayı koyduğunu, “Sana sorarlar. De ki...” şeklinde geçen pek çok âyetten anlayabiliyoruz.38 “Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki, (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım.” 39 âyeti ile “Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin nâzil olmasından çekinirler. De ki: Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.” 40 âyeti, vahyin hayata ne kadar müdahale ettiğinin bir başka göstergesidir.
Vahiy almak Sevgili Elçi"nin hâlinde bir farklılık meydana getirirdi. O, vahiy geldiği esnada zorlanmaya, unutmamak için dudaklarını kıpırdatmaya başlar, sahâbe onun bu hâlinden vahiy almakta olduğunu