anlardı.41 “Vahyi çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” 42 âyet-i kerimesi, vahyin beşerî öğrenme usullerine tâbi olmadığını, insanın hıfz ve kabiliyetine terk edilemeyecek kadar önemli olduğunu belirtmiştir. “Şüphesiz o Zikr"i (Kur"an"ı) biz indirdik! Onun koruyucusu da elbette biziz.” 43 buyrularak, vahyin zâyi olmayacak bir bilgi olduğu vurgulanmıştır. Peygamberimiz vahyin inme sürecinde her yıl Cebrail ile zaten ezberinde olan âyetleri karşılıklı okumak/mukabele etmek suretiyle sonrakiler için önemli bir sünnet bırakıyordu.44
Peygamberimiz vahiyle gelen bilginin muhafazası ve gelecek kuşaklara ulaştırılması için her türlü tedbiri almıştır. İlki Hendek olmak üzere Resûlullah ile birlikte on iki savaşa katılan ve ondan çok sayıda hadis rivayet eden Medineli âlim sahâbî Ebû Saîd el-Hudrî"nin45 rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav), “Benden (duyduğunuz her şeyi) yazmayın. Kim benden Kur"an dışında (duyduğu) bir şey yazmışsa, onu imha etsin.” buyurmuştur.46 Bir süreliğine bu tedbiri alan Allah Resûlü bu sözüyle, vahiy şeklinde gelen Kur"an âyetlerinin kendi cümleleri ile karışmaması ve vahyî bilginin sağlıklı biçimde aktarılarak insanlık tarihinde kalıcı kılınması arzusunu dile getirmektedir.
Cebrail"in (as) getirdiği âyetlerin sayısı, geliş tarzı ve yoğunluğu günden güne farklılık gösterse de, nâzil olan âyetlere Hz. Peygamber"in (sav) hassas yaklaşımı prensip olarak hiç değişmiyordu. O, inen her âyeti önce okuyor, ardından bizzat kendisinin vahiy kâtibi olarak görevlendirdiği sahâbîlerine47 yazdırıyordu. Âyetler, o günün imkânlarıyla papirüs parçaları, kürek kemikleri ya da hurma dalları gibi mevcut malzemelere kaydediliyordu.48
Yüce Yaratan"dan vahiy yoluyla yaratılanlara ulaşan bilginin sonraki kuşaklara aslına uygun biçimde nakledilmesi son derece önemliydi. Çünkü vahyin sağladığı bilginin insanlık için hayatî bir önemi vardır. Peygamberimize kavuşmak için büyük badireler atlatan Yemenli sahâbî Ebû Musa el-Eş"arî"nin Allah Resûlü"nden aktardığı bir hadiste bunun vurgulandığını görüyoruz. Ebû Musa, Hz. Peygamber"in peygamberlik haberini alınca elli kişilik bir heyetin içinde Yemen"den gemiyle yola çıkmıştı. Şiddetli fırtına nedeniyle gemileri sürüklenince, Habeşistan"a çıkmak zorunda kaldılar. Orada daha önce hicret etmiş olan Ca"fer b. Ebû Tâlib ile görüşen Ebû Musa, Peygamberimize dair bilgiler almış ve Müslüman olmuştu. Medine"ye gelişi ise, Hayber fethine rastlamıştı.49 Ebû Musa el-Eş"arî, Hz. Peygamber"in