Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 397

(sav) şöyle dediğini nakletmiştir:“Allah"ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, (farklı yapılardaki) topraklara düşen bol yağmura benzer. Bunlardan bazıları temizdir, suyu alır, bol bitki ve ot yetiştirir. Bazıları kuraktır, suyu (yüzeyinde) tutar. Bu sudan insanlar yararlanır; hem kendileri içerler hem de (hayvanlarını) sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir toprak çeşidi de vardır ki dümdüzdür. (Ona da yağmur düşer ama) o ne su tutar ne de bitki yetiştirir. Allah"ın dinini inceden inceye kavrayan, Allah"ın beni kendisiyle gönderdiğinden (hidayet ve ilimden) faydalanan, öğrenen ve öğreten kimse ile (bunları duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve kendisiyle gönderildiğim Allah"ın hidayetini kabul etmeyen kimsenin misali işte böyledir.” 50

Hadiste yapılan benzetmelerden anlaşılan odur ki, toprağın suya ihtiyacı neyse, insanın da vahye ihtiyacı odur. Vahiyle lütfedilen bilgi, insanın kalbini ve ruhunu besler. Mümbit bir toprağın üretkenliği gibi, vahiy bilgisi de sürekli yenilenerek insanın ufkunu genişletir, düşünmenin yol ve yöntemini gösterir. Allah"tan gelen bu bilgi ve rehberliği özümseyerek toplumuna katkı sağlayan insanlar verimli topraklar gibidir. Allah"tan gelen bu bilgiyi umursamayanlar ise, suyu kabul etmeyen çorak arazi gibidir. Vahiyle gelen bilgi, beşerî bilgiden farklı olarak, kesin ve çelişmez bir niteliğe sahiptir. Vahiy bir taraftan insanın varlık alanına ait bilgiler verirken, diğer taraftan insan bilgisinin ulaşamayacağı görünmeyen âlemden haberler de vermektedir. İnsanlığın böyle bir bilgi türünü reddetmesi, kendisini bundan müstağni addetmesi sadece kendisini kandırması demektir. Böyle bir yaklaşım, akıl, müşahede/tecrübe ve haber-i sâdıktan ibaret olan bilgi elde etme yollarından birini, hem de en sağlam ve zengin olanını yok sayarak bilgi edinme imkânını her zaman yanılma ihtimali taşıyan sınırlı vasıtalarla kayıtlamaktadır. Geride bıraktığımız birkaç asırdan beri bazı ilmî ve fikrî akımlar, bilgi kaynaklarını tecrübe ve deneye indirgeme eğilimindedir. Modern zihni böyle bir yanlışa iten, kuşkusuz, maddeye dair konuları çalışma alanı olarak seçen bilimde gösterdiği başarılardır. Bilimi vahyin alternatifi olarak sunan bu anlayışın, ruh sahibi en mükemmel varlığın, yani insanın, ihtiyaç ve beklentilerini bütünüyle dikkate aldığı söylenemez. Kaldı ki, vahyî bilgi ile bilimsel bilgi birbirinin zıddı veya alternatifi değildir. Bu iki bilgi türünün tabiatı ve hedefi farklıdır.

Vahiy, diğer bilgilerden farklı olarak insan hayatına gerek ferdî, gerekse toplumsal düzeyde hukukî ve ahlâkî bir tertip ve nizam getirirken, insana rehberlik ederken, dünya ve âhiret saadetini temin edeceğini de vaad eder.

    

Dipnotlar

50 B79 Buhârî, İlim, 20.

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَثَلُ مَا بَعَثَنِى اللَّهُ بِهِ مِنَ الْهُدَى وَالْعِلْمِ كَمَثَلِ الْغَيْثِ الْكَثِيرِ أَصَابَ أَرْضًا ، فَكَانَ مِنْهَا نَقِيَّةٌ قَبِلَتِ الْمَاءَ ، فَأَنْبَتَتِ الْكَلأَ وَالْعُشْبَ الْكَثِيرَ ، وَكَانَتْ مِنْهَا أَجَادِبُ أَمْسَكَتِ الْمَاءَ ، فَنَفَعَ اللَّهُ بِهَا النَّاسَ ، فَشَرِبُوا وَسَقَوْا وَزَرَعُوا ، وَأَصَابَتْ مِنْهَا طَائِفَةً أُخْرَى ، إِنَّمَا هِىَ قِيعَانٌ لاَ تُمْسِكُ مَاءً ، وَلاَ تُنْبِتُ كَلأً ، فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ فَقِهَ فِى دِينِ اللَّهِ وَنَفَعَهُ مَا بَعَثَنِى اللَّهُ بِهِ ، فَعَلِمَ وَعَلَّمَ ، وَمَثَلُ مَنْ لَمْ يَرْفَعْ بِذَلِكَ رَأْسًا ، وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذِى أُرْسِلْتُ بِهِ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ قَالَ إِسْحَاقُ وَكَانَ مِنْهَا طَائِفَةٌ قَيَّلَتِ الْمَاءَ . قَاعٌ يَعْلُوهُ الْمَاءُ ، وَالصَّفْصَفُ الْمُسْتَوِى مِنَ الأَرْضِ .