Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 406

Bu hadiste Kur"an"ı anlamada ortak bir şuura erişmenin gerekliliği vurgulanmaktadır. Kur"an, metni itibariyle farklı yorumlara kapı aralasa da, bu farklı yorumlar toplumu bir arada tutan temel ilke ve yönelimlerin dışına çıkmamalıdır. Bugün, kitle iletişim araçları kullanılarak halkın huzurunda yapılan, Kur"an âyetlerini konu alan, ancak Kur"an"ın indiriliş gayesine, mahiyet ve niteliklerine uygun düşmeyen tartışmaların hayra hizmet ettiğini söylemek zordur. Zira tartışmacıların Kur"an"ı anlamak ve mesajını kavramaktan çok, muhatapların ve izleyenlerin önünde Kur"an üzerinden birbirlerini alt etmeye dönük tutumlar sergiledikleri görülmektedir. Kur"an"ı, şifreler içeren gizemli bir bulmaca kitabı gibi algılamaya yönelik yaklaşımlar ise, ne yazık ki, modern dönemin, Kur"an"ın öğretilerini hayatın dışında tutan, ancak ona atfettiği olağanüstü özellikleri falcılığa ve medyumluğa yaklaştıracak bir biçimde kullanma tavrını beslemektedir.

Hz. Peygamber, Müslümanları erdemli bir topluluk oluşturmaları konusunda eğitmiş, aynı zamanda varlığıyla Müslümanları bir arada tutmuştu. Onun vefatından sonra değişen şartlar, Allah Resûlü"nün terbiyesinde yetişen sahâbîlere Kur"an ve hadisleri hem sorunsuz bir şekilde aktarma, hem de tefsir etme vazifesini yüklemişti. Zira sınırlı sayıdaki âyet ve hadislerden, durmadan değişen, sınırsız yenilik ve problem üreten hayata yol gösterici bilgiler elde edilmesi gerekiyordu. Kuşkusuz sahâbe vahyin iniş sürecine tanık olmuş, aynı zamanda Peygamberimizin problemler karşısında nasıl tavır takındığını gözlemleme imkânı bulmuşlardı. Ondan öğrendikleri yöntem ve doğal eğitim ortamında kazandıkları meleke sayesinde, İslâm"ın temel iki kaynağını ilkeler çerçevesinde ve hayatı daraltmadan anladılar.

Sahâbenin, âyetleri genellikle, inmesine sebep olan olaylarla ya da indiği genel şartlarla ilişkili olarak izah ettikleri görülmektedir. Meselâ, mescitte bir şahıs, “Göğün açık bir duman getireceği o günü bekle. O duman insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.” 12 âyetini, kıyamet gününde bir dumanın gelerek kâfirlerin canını alacağı, Müslümanlara ise sadece nezle etkisi yapacağı şeklinde yorumluyordu. Bu açıklama Abdullah b. Mes"ûd"a soruldu. O da Kur"an"ın sadece ilim sahibi kimseler tarafından açıklanabileceğini belirterek, söz konusu âyetlerin inkârcı Kureyş hakkında indirildiğini haber verdi. Zira Allah Resûlü"nün bedduası neticesinde Allah onlara kıtlık vermiş, kuraklık açlıkla birleşince her tarafı tozlu ve dumanlı görmeye başlamışlardı.13

    

Dipnotlar

12 Duhân, 44/10-11.

فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ ﴿10﴾ يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿11﴾

13 M7067 Müslim, Sıfâtül-münâfikîn, 40

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَوَكِيعٌ ح وَحَدَّثَنِى أَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ ح وَحَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ كُلُّهُمْ عَنِ الأَعْمَشِ ح وَحَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى وَأَبُو كُرَيْبٍ - وَاللَّفْظُ لِيَحْيَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ صُبَيْحٍ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ جَاءَ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ رَجُلٌ فَقَالَ تَرَكْتُ فِى الْمَسْجِدِ رَجُلاً يُفَسِّرُ الْقُرْآنَ بِرَأْيِهِ يُفَسِّرُ هَذِهِ الآيَةَ ( يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ ) قَالَ يَأْتِى النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ دُخَانٌ فَيَأْخُذُ بِأَنْفَاسِهِمْ حَتَّى يَأْخُذَهُمْ مِنْهُ كَهَيْئَةِ الزُّكَامِ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ مَنْ عَلِمَ عِلْمًا فَلْيَقُلْ بِهِ وَمَنْ لَمْ يَعْلَمْ فَلْيَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ فَإِنَّ مِنْ فِقْهِ الرَّجُلِ أَنْ يَقُولَ لِمَا لاَ عِلْمَ لَهُ بِهِ اللَّهُ أَعْلَمُ . إِنَّمَا كَانَ هَذَا أَنَّ قُرَيْشًا لَمَّا اسْتَعْصَتْ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم دَعَا عَلَيْهِمْ بِسِنِينَ كَسِنِى يُوسُفَ فَأَصَابَهُمْ قَحْطٌ وَجَهْدٌ حَتَّى جَعَلَ الرَّجُلُ يَنْظُرُ إِلَى السَّمَاءِ فَيَرَى بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا كَهَيْئَةِ الدُّخَانِ مِنَ الْجَهْدِ وَحَتَّى أَكَلُوا الْعِظَامَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اسْتَغْفِرِ اللَّهَ لِمُضَرَ فَإِنَّهُمْ قَدْ هَلَكُوا فَقَالَ « لِمُضَرَ إِنَّكَ لَجَرِىءٌ » . قَالَ فَدَعَا اللَّهَ لَهُمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلاً إِنَّكُمْ عَائِدُونَ ) قَالَ فَمُطِرُوا فَلَمَّا أَصَابَتْهُمُ الرَّفَاهِيَةُ - قَالَ - عَادُوا إِلَى مَا كَانُوا عَلَيْهِ - قَالَ - فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ * يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ ) ( يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنْتَقِمُونَ ) قَالَ يَعْنِى يَوْمَ بَدْرٍ .B1007 Buhârî, İstiskâ, 2.حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ أَبِى الضُّحَى عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ كُنَّا عِنْدَ عَبْدِ اللَّهِ فَقَالَ إِنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم لَمَّا رَأَى مِنَ النَّاسِ إِدْبَارًا قَالَ « اللَّهُمَّ سَبْعٌ كَسَبْعِ يُوسُفَ » . فَأَخَذَتْهُمْ سَنَةٌ حَصَّتْ كُلَّ شَىْءٍ حَتَّى أَكَلُوا الْجُلُودَ وَالْمَيْتَةَ وَالْجِيَفَ ، وَيَنْظُرَ أَحَدُهُمْ إِلَى السَّمَاءِ فَيَرَى الدُّخَانَ مِنَ الْجُوعِ ، فَأَتَاهُ أَبُو سُفْيَانَ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّكَ تَأْمُرُ بِطَاعَةِ اللَّهِ وَبِصِلَةِ الرَّحِمِ وَإِنَّ قَوْمَكَ قَدْ هَلَكُوا ، فَادْعُ اللَّهَ لَهُمْ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ( فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ ) إِلَى قَوْلِهِ ( عَائِدُونَ * يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى ) فَالْبَطْشَةُ يَوْمَ بَدْرٍ ، وَقَدْ مَضَتِ الدُّخَانُ وَالْبَطْشَةُ وَاللِّزَامُ وَآيَةُ الرُّومِ .