Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 685

Câhiliye döneminde putperest bir hayat tarzını benimsemiş olan müşriklerin bütün bâtıl uygulamalarında şirk inancının izlerini görmek mümkündür. Nitekim bu inançları gereği birtakım hayvanları putlara kurban ederken, bir kısmını onların hürmetine salıveriyorlar ve kendileri için haram sayıyorlardı. Deve ve koyunlarla ilgili bazı bâtıl hüküm ve âdetler uydurarak onları “Bahîra, Sâibe,” gibi isimler altında sınıflandırıyorlardı.51 Tüm bu bâtıl câhiliye âdetleri, inanılan ve adına kurbanlar adanan tek varlığı meşru kılan ve yalnız O"nun iradesiyle helâl ve haramların belirlendiği İslâm dinince şu şekilde reddedilmişti: “Allah, Bahîra, Sâibe, Vasîle ve Hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kâfirler, yalan yere Allah"a iftira etmektedirler ve onların çoğu anlamazlar!” 52

Câhiliye döneminde pek çok çeşidi bulunan fal, büyü, kehanet inançlarının tümü İslâm"ın temeli olan tevhide yani tek olan Allah"a inanma ve güvenme, yalnızca O"na kulluk edip sadece O"ndan yardım dileme53 inancına ters düşmektedir. İslâm"dan önce putlara, kâhinlere, büyücülere veya esrarengiz varlıklara nispet edilen her türlü inanç ve bu kişilerin yardımıyla gelecekten haber alma, bilinmeyeni öğrenme, kısmet açma, şans getirme, kaderi değiştirme gibi her türlü bâtıl uygulama tevhid akidesi gereği kaldırılmıştır.

İnsanın fıtrî bir özelliği olan bilinmeyene ve geleceğe ait merakı, esrarengiz durumlara karşı zaafı, onu gaybı öğrenmeye yöneltmektedir. Her çağda gündeme gelmiş olan bu tür meseleler ile kâhin, falcı, büyücü, sihirbaz, arrâf, bakıcı, medyum adı altında pek çok kişi çeşitli yöntemlere başvurmak suretiyle insanlara bilgi verebileceklerini iddia etmişlerdir. Allah Resûlü döneminde de şirkle karışmış durumda olan bu tür bâtıl inançlar onun en önemli mücadele alanını oluşturmuş ve her vesile ile böyle câhiliye izlerini temizlemeye çalışmıştır. Zira İslâm"ın getirdiği anlayışa tamamen zıt olan bu uygulamalar ile insanlar asıl sağlam bilgi kaynaklarına değil de bâtıl inanç ve hurafelere sığınmakta, çoğu zaman da maddî ve mânevî olarak istismar edilmektedirler. Oysa gaybın anahtarlarına sahip olan54 ve bilgisi ile her şeyi kuşatan Allah Teâlâ55 görünen ve görünmeyen tüm âlemleri bilmektedir.56 Ancak O"nun ilmi bütün zamanları kuşatabilir57 ve bilgisini de ancak O, dilediğine bildirir.58

İslâm"ın reddettiği bâtıl inançlar arasında uğursuzluk inancı da önemli yer tutmaktaydı. Câhiliye döneminde çeşitli varlıklarla, eşyalarla, hayvanlarla veya zaman dilimleriyle ilgili çok farklı uğursuzluk inançları mevcuttu. İslâm"ın ortaya çıktığı dönemde Araplar arasında uğursuz olarak

    

Dipnotlar

51 M7193 Müslim, Cennet, 51.

حَدَّثَنِى عَمْرٌو النَّاقِدُ وَحَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ - وَهُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ - حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ يَقُولُ إِنَّ الْبَحِيرَةَ الَّتِى يُمْنَعُ دَرُّهَا لِلطَّوَاغِيتِ فَلاَ يَحْلُبُهَا أَحَدٌ مِنَ النَّاسِ وَأَمَّا السَّائِبَةُ الَّتِى كَانُوا يُسَيِّبُونَهَا لآلِهَتِهِمْ فَلاَ يُحْمَلُ عَلَيْهَا شَىْءٌ . وَقَالَ ابْنُ الْمُسَيَّبِ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « رَأَيْتُ عَمْرَو بْنَ عَامِرٍ الْخُزَاعِىَّ يَجُرُّ قُصْبَهُ فِى النَّارِ وَكَانَ أَوَّلَ مَنْ سَيَّبَ السُّيُوبَ » .

52 Mâide, 5/103.

مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَح۪يرَةٍ وَلَا سَٓائِبَةٍ وَلَا وَص۪يلَةٍ وَلَا حَامٍۙ وَلٰكِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ﴿103﴾

53 Fâtiha, 1/5.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿5﴾

54 En’âm, 6/59.

وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ ف۪ي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ ﴿59﴾

55 Talâk, 65/12.

اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَمِنَ الْاَرْضِ مِثْلَهُنَّۜ يَتَنَزَّلُ الْاَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا ﴿12﴾

56 Zümer, 39/46.

قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿46﴾

57 Bakara, 2/255.

اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۚ وَلَا يُح۪يطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلَّا بِمَا شَٓاءَۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ ﴿255﴾

58 Cin, 72/26, 27.

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَدًاۙ ﴿26﴾ اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَدًاۙ ﴿27﴾