Dolayısıyla İslâm âlimleri arasında bid"atı geniş çerçevede anlamlandıranlar, hadis rivayetlerinde yasaklanan bid"atın kötü bid"atlar olduğunu söylerken, dar çerçevede tanımlayanlar sadece dinî konularda Hz. Peygamber"den sonra getirilen yeniliklerin yasaklanan bid"at olduğunu dile getirmişlerdir. Meselâ, el-Muvâfakât isimli eseriyle tanınan hicrî 8. asrın meşhur Mâlikî fakihi Endülüslü Şâtıbî, bid"atı veciz bir ifade ile “Sonradan ortaya konulan dinî görünümlü yoldur.” diye tarif etmekte, “Kişiler, bu yola Allah"a daha fazla kulluk etmeyi istedikleri için girerler.”4 demektedir. Yani bid"at kavramıyla kastedilen, dinden olmadığı hâlde sonradan ortaya çıkan dinî inanç ve uygulamalardır. Hz. Peygamber"in hadislerinde zikredilen de bu olsa gerektir. Yoksa tüm yenilik ve icatlar, bid"at kavramına dâhil edilemez. Bu sebeple örf ve âdet türünden olan davranışlar, yeni gelişmeler, teknolojik icatlar, bid"at kavramının dışındadır.
Yüce Allah, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm"ı seçtim.” 5 buyurarak dini tamamlamış olduğunu bildirmiş, bundan yaklaşık seksen gün sonra da Sevgili Peygamberimiz vefat etmiştir.6 Allah Resûlü"nün vefatından sonra sahâbe-i kirâm dinin Yüce Allah ve Resûlü tarafından tamamlanmış olduğu bilinciyle hareket etmişler, bu idrak içerisinde olmuşlardır. Çünkü onlar, Peygamber Efendimizin özel eğitiminden geçmiş, dini bizzat kendisinden öğrenmişlerdir. Onlardan sonra gelen tâbiîn nesli de sahâbeyi takip etmiş, dinin doğru anlaşılması ve yaşanmasını temine çalışmışlardır.
Peygamber Efendimizin getirmiş olduğu İslâm"ın evrensel çağrısı, kısa sürede Hicaz bölgesinin en uç noktalarında yankılanmaya başlamış, İslâmiyet hızla yayılmıştı. Allah Resûlü"nün vefatından sonra henüz bir asır geçmemişti ki İslâm orduları, Kuzey Afrika"yı boydan boya fethetmiş, İspanya"ya ulaşmışlardı. Hızlı fetih hareketleri sonucu bu coğrafya üzerinde yaşayan halkın çoğu İslâm"ı kabul etmişti. Bu durum farklı toplumsal yapılara ve geleneklere sahip olan milletlerin müslümanların idaresi altında bir arada yaşamaya başlaması anlamına geliyordu. Kimi zaman geçmişle bağlarını koparmak istemeyen ve miraslarını bir şekilde yeni hayatlarına taşıyan bu insanlar, kimi zaman da dini yanlış ya da eksik yorumlayarak daha önce benzeri görülmemiş yeni inanış ve davranışlara kapı aralamışlardır.
Bid"atların henüz sahâbe zamanında ortaya çıkması bazı sahâbîleri üzüyor ve onları, karşı bir dirence sevk ediyordu. Meselâ, Hz. Peygamber"in on yıl hizmetinde bulunmuş olan Enes b. Mâlik7 bu husustaki serzenişini şu şekilde dile getirmiştir: “Hz. Peygamber"in (sav) devrindeki uygulamalar o denli değişti ki şu an tanıyamaz hâle geldim.” Kendisine,