Peygamberimizin arkadaşlarından Abdullah b. Mes"ûd"un dilinde ifadesini bulan bu sözler aslında bütün sahâbîlerin ortak duygularını yansıtmaktaydı. Çünkü Allah Resûlü gibi namazı vaktinde kılamamak her Müslüman"a ağır gelirdi. Ancak görülen o ki, hem Efendimizin hem de ashâbının, adı geçen namazları vaktinde kılma imkânları yoktu ve bu sebepten dolayı bu dört vakit namaz ertelenerek kılınmıştı. Bu namazlar, Resûlullah"ın ve ashâbının kendi ihmal veya tercihiyle değil, özel bir zorluktan dolayı vaktinde kılınamamıştı. Başlarındaki o büyük sıkıntı hafifler hafiflemez niyazlarını Rablerine sunmak amacıyla kılamadıkları bütün namazları sırasıyla kaza etmişlerdi. İşte en güzel örnek olan Allah Resûlü, vaktinde eda edilemeyen namazlarla ilgili olarak ümmetine çözüm yolunu böylece göstermişti. Buna göre geçirilen namazlar normal sırasına göre, kâmet getirilerek kılınacaktı.
Peygamberimizin hayatında, namazın vaktinde kılınmasına engel olan başka bir sebebe daha işaret edilir ki bu da her insanın karşılaşabileceği sıradan bir durumdur. Efendimiz, “Kim bir namazı unutursa onu hatırladığında kılsın. Zira onun kefareti ancak budur...” 18 buyurmuştu. O, uyumak ya da unutmak gibi mazeretler sonucu vaktinde eda edilemeyen namazların hatırlanır hatırlanmaz kılınmasını istemekte ve böylece aslında biz Müslümanlara büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Çünkü kişi namazını vaktinde kılma konusunda ne kadar hassas davranırsa davransın bu tür durumlarla karşılaşabilir.
Nitekim gösterdiği onca titizliğine rağmen bir defasında Peygamberimiz de uyuyakalmış ve sabah namazını vaktinde kılamamıştır. Resûlullah, ashâbıyla birlikte zorlu bir seferde yol alırken artık dayanamayacak hâle gelen kafileden birisi, kendisinden gecenin sonuna doğru mola vermesini ister. Peygamberimiz namazlarının geçmesinden endişe ettiğini söylemişse de sahâbîler gerçekten yorulmuş ve bu molayı hak etmiştir. Namaz vakti girdiğinde kendilerini uyandırmak üzere Bilâl-i Habeşî"yi nöbetçi bırakarak sabaha yakın saatlerde hep birlikte uykuya dalarlar. Ancak aynı meşakkatli yolculuğu yapmasına rağmen gönüllü olarak nöbet tutmak isteyen Bilâl de gözlerinin kapanmasını engelleyemez ve uyuyakalır. Uyandıklarında sabah namazının vakti geçmiş hatta güneş bir miktar yükselmiştir. Bilâl (ra) uyuyup kalmasından ve kendisiyle beraber diğerlerinin de namazlarını kılamayışlarından kendini sorumlu tutar ve üzülür. O zamana dek hiç bu kadar ağır bir uyku uyumadığını bildirir. Rahmet Peygamberi"nin,