yetkisine sahip değildim, ancak şimdi bunu sana verme yetkisini aldım.” dedikten sonra kılıcı ona hibe etmişti.14
Resûlullah, boynunda iz bırakacak kadar hırçın bir tavırla gömleğini çekiştirip sonra da kendisine bir şeyler verilmesini isteyen bedevîye bile şefkatle davranmış ve gülümseyerek ona bağışta bulunulmasını emretmişti.15 Ancak Huneyn ganimetlerinden kendisine de verildiği hâlde defalarca bunun artırılmasını isteyen Hakîm b. Hızâm"ı itidale çağırarak, büyük bir hırs ve açgözlülükle dünya malına tamah etmenin, insanın iç dünyasında yapacağı tahribata dikkat çekmişti.16
Sağlıklı iletişim içerisindeki bireylerden oluşmuş bir toplumun sosyal sıkıntıları çözme kabiliyeti daha fazladır. Bu nedenle Allah Resûlü Müslümanları birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermeye çağırır, “Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir.” buyururdu.17 Çünkü gönülden yapılan bağış, bir ihtiyacı karşılamanın ötesinde, veren ve alan arasında sıcak bağlar kurulmasına vesile olarak toplumsal kaynaşmaya katkı sağlamaktaydı.
Allah Resûlü bazen ashâbından varlıklı olanlara çağrıda bulunarak, onları kamuda ortak kullanılmak üzere hibeye teşvik ederdi. Hz. Osman"ın Rûme Kuyusu"nu satın alarak insanların ondan ücretsiz istifade etmelerini sağlaması,18 bu teşviklerin maksadına ulaştığını gösteriyordu. Bazen de ihtiyaç sahibi birisinin sıkıntısının giderilmesi için hibede bulunulmasını isteyen Allah Resûlü, “Kim darda kalan borçluya zaman tanırsa yahut (alacağının tamamını veya bir kısmını) borçluya bağışlarsa, Allah onu, başka hiçbir gölgenin (himayenin) olmadığı kıyamet gününde kendi arşının gölgesinde (himayesinde) gölgelendirecektir.” 19 buyuruyordu.
Hz. Peygamber, aynı zamanda hibenin şeklini ve sınırlarını da açıklamıştır. Bu bağlamda her şeyden önce, kişinin kendi ailesini ve çocuklarını düşünmeden malının hepsini hibe etmesinin doğru bir davranış olmadığını vurgulamıştır. Aşere-i Mübeşşere"den olan Sa"d b. Ebû Vakkâs, hastalanmıştı. Hastalığı ağırdı ve iyileşebileceğinden ümidi yoktu. Bu hâldeyken Hz. Peygamber onu ziyaret etti ve “Allah"ım, Sa"d"a şifa ver. Allah"ım, Sa"d"a şifa ver.” diye onun için üç defa dua etti. Sa"d b. Ebû Vakkâs hastalığının ağırlığını da göz önüne alarak, “Yâ Resûlallah! Ben servet sahibiyim. Mirasçım olarak bir kızımdan başka kimsem bulunmuyor. Bu sebeple malımın hepsini bağışlamak istiyorum, ne dersiniz?” diye sordu. Resûlullah (sav), “Hayır, olmaz.” buyurdu. Sa"d, “Üçte ikisini bağışlasam?” deyince, Resûlullah (sav),