dolayısıyla tekrar kılması gerektiğini söylemiş ve üç defa kılmasına rağmen Peygamber Efendimizin istediği gibi kılmaması üzerine namazı ona tarif etmiş ve her rüknün hakkını vermesini yani namazda ta"dîl-i erkâna riayet etmesini söylemiştir.27 O hâlde namazı fazla uzatmak ifrat, alelacele kılmak ise tefrittir. İtidal ise namazı, ta"dîl-i erkâna riayet ederek her rüknün hakkını vermek suretiyle ihlâs ve huşû ile kılmaktır.
Aynı anlayışı zekâtla ilgili uygulamalarda da görmek mümkündür. Peygamber Efendimiz, zekâtı azaltmak için zekât verilecek malları dağıtmayı yahut da zekât toplamak ile görevli memurun çok zekât alabilmek için dağınık olan malları bir araya getirmesini yasaklamıştır.28
Aynı şekilde zekât memurunun malların en iyisini almasını hoş karşılamamıştır.29 Nitekim Peygamber Efendimiz, Muâz b. Cebel"i Yemen"e gönderirken onlardan zekât almasını emrettikten sonra, “Mallarının en kıymetlilerini (zekât olarak) almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.” buyurarak zekâtta aşırılığa düşmemesi konusunda onu uyarmıştır.30
Hz. Peygamber, dinî yaşantıda aşırılığı, dünyadan el etek çekip toplumdan uzaklaşarak kendini sürekli ibadete vermeyi uygun görmemiş ve bu eğilimde olan bazı arkadaşlarını ikaz etmiştir. Meselâ, sahâbeden Abdullah b. Amr"ın gündüzleri sürekli oruç tutup, geceleri de ibadetle geçirdiği bilgisi kendisine ulaşınca, böyle yapmaması konusunda onu uyarmıştır. Ona, “Böyle yapma, oruç tut, tutmadığın zamanlar da olsun; namaz kıl, uyku da uyu!” dedikten sonra, vücudunun, eşinin ve misafirlerinin onun üzerindeki haklarını hatırlatıp, “Her aydan üç gün oruç tutman yeterlidir. Çünkü her iyiliğinin on kat sevabı vardır. Bu da bütün seneyi oruçlu geçirmek demektir.” buyurmuştur. Abdullah b. Amr daha fazla oruç tutmak istediğini söyleyerek ısrar edince, Hz. Peygamber, “Öyleyse Allah"ın peygamberi Dâvûd"un (as) orucu gibi oruç tut. Bundan fazlasını yapma!” diyerek onun gün aşırı olarak senenin yarısını oruçlu geçirmesine izin vermiştir. Abdullah"ın yaşlandığı zaman, “Keşke Resûlullah"ın (sav) ruhsatını kabul etseydim!” diyerek pişmanlığını dile getirmesi dikkat çekicidir.31
Benzer bir şekilde Hz. Peygamber, ibadet konusunda çok istekli olan kimselere, bireysel ve toplumsal görevlerini aksatmayacak bir sınır çizerek daha fazlasına izin vermemiş, “Sürekli oruç tutan, oruç tutmamış olur.” 32 ifadesiyle, bu konudaki aşırılığın, istenenin tersine bir sonuç doğuracağını dile getirmiştir.