Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 96

Buna rağmen sırf ihmali nedeniyle Resûlullah"ı ve Müslüman kardeşlerini bu zorlu mücadelede yalnız bırakmıştı. Kendisi gibi güçlü, kuvvetli ve imanı sağlam diğer bütün Müslümanlar savaşa gitmiş, geriye ise münafık olarak bilinen ya da güçsüzlüğünden dolayı mazeretli olan kişiler kalmıştı. Zaten Kâ"b"ı da en çok bu üzüyordu. Resûlullah gazâ için şehirden ayrıldığında Kâ"b b. Mâlik, insanların içine çıkıp kendisi ile beraber sadece münafık ve güçsüzlerin kaldığını gördüğünde, pişmanlığı daha da derinleşiyordu.

Döndüğünde bu durumu Allah Resûlü"ne nasıl izah edebilirdi ki? Savaşa gitmesini engelleyecek hiçbir mazereti yoktu. O güne kadar maddî durumu hiç bu kadar iyi olmamıştı. Ordunun Medine"ye doğru geri dönmekte olduğu haberini aldığında, düşünceleri daha da artmış, hüzün ve kedere boğulmuştu. Çevresinde görüşlerine değer verilen kimselere, içinde bulunduğu bu zor durumdan nasıl kurtulabileceğini soruyordu. Öyle ki bir ara Resûlullah"ı, bir yalanla atlatabileceğini bile düşünmüştü. Zira konuşma kabiliyeti son derece iyi olan Kâ"b, dilese Resûlullah"ın kızgınlığını, söyleyeceği bir yalanla çok rahat dindirebilirdi. Ancak vicdanına gömdüğü hatası âhirette karşısına çıkmayacak mıydı? Doğruyu söylediğinde belki Hz. Peygamber"in öfkesine uğrayacaktı ama en azından Allah"ın affına mazhar olmayı umuyordu. Ka"b, Hz. Peygamber ve ordusu Medine"ye dönünceye kadar zaten içi içini yemiş, işlediği kabahatin yükünden bir an önce kurtulmak için can atar olmuştu. Resûlullah"ın Medine"ye yaklaştığını duyduğunda ise bu düşünceleri bir yana bırakıp, içinde yalan bulunan bir özürle asla bu kabahatten temize çıkamayacağını anlamıştı. Allah Resûlü"ne her şeyi doğru bir biçimde anlatmaya karar verdi.

Öyle de yaptı Kâ"b b. Mâlik. Bir sabah vakti Medine"ye dönen Allah Resûlü, mescitte iki rekât namaz kılıp insanlarla sohbet etmeye başlamıştı. Sefere katılamayıp da geride kalanlar özürlerini beyan ettikten sonra Kâ"b, Resûlullah"ın huzuruna çıkıp selâm verdi. Allah Resûlü ise öfkeli bir eda ile ona gülümsedi ve savaşa neden katılmadığını sordu. O da her şeyi olduğu gibi anlattı.

Asıl sıkıntı bundan sonra başlayacaktı. Peygamberimiz Kâ"b"a, hakkında hüküm verilinceye kadar beklemesini söyledi. Mürâre b. Rabî" ve Hilâl b. Ümeyye de Kâ"b b. Mâlik ile aynı durumdaydı. Hepsi için bitmek tükenmek bilmeyen, sıkıntılı geçecek ve elli gün sürecek tecrit hayatı başlamıştı. Peygamberimiz, bu üç şahısla konuşulmaması talimatını verdi. Kırkıncı günden itibaren bu üç kişinin kendi hanımlarıyla görüşmelerini de yasakladı.

    

Dipnotlar