İşte takvaya ulaşmanız için Allah size bunları tavsiye etti.” meâlindeki 153. âyetini ashâbına açıklarken, yere bir çizgi çizdi ve “Bu, Azîz ve Celîl olan Allah"ın yoludur.” buyurdu. Sağına ve soluna ikişer çizgi daha çizerek, “Bunlar da şeytanın yoludur.” dedi. Sonra elini ortadaki çizginin üzerine koyarak yukarıdaki âyeti okudu.25 Böylece Fâtiha sûresinde, bizi ulaştırması için her gün Allah"a dua ettiğimiz, “sırât-ı müstakîm” in (dosdoğru yolun)26 takvaya götürecek yol olduğunu ve amacın bu zirveye çıkmak olduğunu açıkladı.
Din konusunda, yani iman sahibi ve salih insan olma noktasında kişinin kendinden daha iyi durumda olana bakarak daha fazla gayret göstermesi, dünya nimetleri konusunda da kendinden daha aşağıdaki kimselere bakarak şükretmesi, Allah Resûlü"nün ifadesiyle onun Allah katında, “şükreden ve sabreden bir mümin” olarak değerlendirilmesine vesile olacaktır. Ancak, din konusunda kendinden daha yetersiz kimselere bakarak, kendi iyiliklerini yeterli gören ve kendinden daha fazla dünyalığa sahip olanın elindekine tamah edip de kendi durumuna üzülen kimse, şükreden ve sabreden kul sıfatını yitirecektir.27 İşte takva, iyilik ve güzellikler konusunda başkalarıyla yarışarak Allah"ın dostu olma şerefine lâyık olma çabasıdır. Zira Cenâb-ı Hak, iman edip müttaki olanları kendi dostu olarak nitelemiş, bunların korku ve hüzünle karşılaşmayacaklarını bildirmiştir.28
Dilimizde çok kullanılan dindarlık veya mütedeyyin olma, mümin için gereksiz bir vasıf değildir. Takva sahibi mümin zaten mütedeyyin, yani dininin gereklerini yerine getiren bir kimsedir. Ancak bu, müttaki insanın günahtan ve hatadan tamamen salim olduğu anlamına gelmez. Günahının farkında olup Allah"ın rahmetine sığınmak, hataları için af dilemek de takva sahibi müminin özelliklerindendir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “müttaki kimselerin kötülüklerini örtüp, mükâfatlarını artıracağını”29 beyan etmiştir. Allah Resûlü"nün yanında olduğu zaman, onun sohbetinden etkilenerek cennet ve cehennemi âdeta görür gibi olduğu hâlde, onun yanından ayrılıp ailesine ve gündelik işlerine dönünce bunları unutmayı münafıklık alâmeti sanarak endişelenen sahâbî Hanzala"ya Allah Resûlü, “Canımı elinde tutana yemin olsun ki, eğer benim yanımda iken yaşadığınız hâlde devamlı olsanız, melekler sizinle yatağınızda ve yollarda musâfaha ederlerdi. Halbuki ey Hanzala! (İnsanın bir hâli bir hâlini tutmaz) Bazen öyle bazen de böyle!” 30 diyerek karşılaştığı durumun doğal olduğunu anlatmak istemiştir.
Takvayı erişilmez bir dindarlık gibi görüp, fetva ile takva arasında, yani olması gerekenle ideal olan arasında ayrım yapmak da sık karşılaşılan