hiç şüphesiz ben bunları Mut"im"(in hatırı) için serbest bırakırdım.” buyurmuştur.2 Bu örnekte de işaret edildiği gibi Allah Resûlü kendisine yapılan iyiliği hiçbir zaman unutmaz, iyilik yapanlara karşı da hep gönlünde vefa duygusunu yaşatırdı.
Vefakârlığı bir erdem olarak öğreten ve yaşatan Sevgili Peygamberimiz çevresindekilere küçük yaştan itibaren vefakâr davranmanın önemini aşılamıştır. Çocukluğunu Peygamberimizin yanında geçiren Nu"mân b. Beşîr"in anlattığına göre, Hz. Peygamber"e Tâif"ten bir miktar üzüm hediye edilmişti. Hz. Peygamber Nu"mân"ı çağırarak, “Şu salkımı al da annene götür.” demişti. Nu"mân ise üzümü annesine götürmeden önce yiyip bitirmişti. Birkaç gün sonra Resûl-i Ekrem ona, “Üzüm salkımı ne oldu, onu annene ulaştırdın mı?” diye sormuş; Nu"mân, “Hayır.” diye cevap verince de, Resûl-i Ekrem ona “ğuder” (vefasız) ismini vermişti.3 Elbette Allah Resûlü Nu"mân"ı vefasızlık ile yaftalamak istememişti. O, bu tavrı ile küçük bir emanetin teslimi konusunda bile her yaştan insanın titiz davranması gerektiğini göstermişti.
Allah Resûlü, anne ve babaya karşı vefaya ayrı bir önem vermiştir. Bir keresinde uzun bir yolculuğun ardından kendisiyle birlikte cihada katılmak maksadıyla yanına gelen ve “Anne babamı ardımdan ağlar bırakıp sana geldim yâ Resûlullah!” diyen bir gence, “Onların yanına geri dön ve ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür!” 4 buyurmuştur. Zira anne baba, evlâtlarına yıllarca verdikleri emeğin karşılığında vefayı hak etmektedir.
Anne babaya karşı bu şekilde vefa hissiyatına sahip olan Sevgili Peygamberimiz, baba dostuna bile vefanın önemine vurgu yapmıştır. Bir keresinde Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda bir bedevî ile karşılaşır, ona selâm verir, binmekte olduğu eşeğe onu bindirir, başındaki sarığı da ona giydirir. Bu manzaraya şahit olan Abdullah b. Dînar, İbn Ömer"e, “Allah hayrını versin, bunlar bedevîdir. Basit şeyler onları mutlu eder.” der. Abdullah b. Ömer ona şu şekilde cevap verir: “Bunun babası, babam Ömer b. Hattâb"ın dostu idi. Ben Resûlullah"ın şöyle dediğini işittim: "İyiliklerin en güzeli, evlâdın, baba dostlarını ziyaret etmesidir."” 5
Baba dostuna veya ailesine yapılacak olan ikram ve iltifatı en önemli ahlâkî erdemlerden biri olarak değerlendiren Hz. Peygamber bunu açıkça teşvik etmiş, vefasızlıktan da sakındırmıştır. Zira o, câhiliye döneminde Araplar arasında yaygın olan bir âdete atıfta bulunarak, “Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının bir göstergesi olarak bir sancağı olacaktır...” 6 buyurmuştur.