Hadislerle İslâm Cilt 3 Sayfa 344

İnsanın vesveseleri de bazen kendisi için korku kaynağı olabilir. Bu durumlarda kişi korktuğu her neyse bunların hepsini Allah"ın yarattığının bilinciyle hareket ederek bunlardan kurtulmak için bir taraftan Yaratıcı"ya sığınmalı diğer taraftan da bu korkuları yenebilmek için gerekli eğitim ya da moral desteği almalıdır.

Düşman korkusu da insanın önemli korkularındandır. Bu korku Müslüman"ı düşmanla savaşmaktan alıkoyan bir korku hâline geldiğinde tehlikelidir. Müslüman"ın düşman korkusu ancak onu düşmana karşı tedbir almaya yönlendiren bir kaygı olabilir. Nitekim Kur"an"da müminlerin düşmana karşı nasıl tavır takındıkları şöyle anlatılır: “Onlar öyle kimselerdir ki insanlar onlara, "(Düşmanınız olan) insanlar size karşı ordu topladılar. Onlardan korkun!" dedikleri zaman bu onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler.” 20 Yine başka bir âyette de müminlerin bu tavrı şöyle anlatılmıştır: “Müminler, düşman birliklerini gördüklerinde: "İşte Allah ve Resûlü"nün bize vaad ettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir," dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah"a bağlılıklarını arttırdı.” 21 Zira Müslüman için savaşmanın neticesi iki güzellik (zafer yahut şehitlik)ten biridir.22 Nitekim bu inanç bizim kültürümüzde de, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum.” şeklinde dillendirilmiştir. Kur"an"da savaştan ve düşmandan, Allah"tan korkar gibi hatta daha fazla bir korkuyla korkmak eleştirilmiş ve dünya menfaatinin önemsizliği, Allah"tan korkanlar için âhiretin daha hayırlı olduğu, kimseye kıl payı kadar haksızlık yapılmayacağı hatırlatılmıştır.23 Hz. Peygamber de düşmanla karşılaşıldığında sabretmeyi tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah"tan, bela ve musibetlerden uzak kalmayı (afiyet) isteyin. Fakat düşmanla karşılaştığınız zaman da sabredin. Ve bilin ki cennet kılıçların gölgeleri altındadır.” 24

Deprem, sel, yangın, patlama gibi tehlike arz eden konulardaki korkular ise, insan için bir zayıflık değildir. Aksine bu tür tehlikeleri ciddiye alarak çeşitli önlemler alması, onun ruh hâlinin sağlıklı oluşuna delâlet eder. Bu korkular bir yere kadar olayların sonucunu görebilme, kestirebilme, tartabilme yeteneğiyle de ilişkilidir. Akıllı insan korkar. Çünkü tehlikeli bir durum olduğunun farkına varır. Bu tür riskler ve tehlikeler karşısında gerekli tedbirleri alır. İşte tam bu noktada cesaret duygusu devreye girer.

Cesaret, şecaat ve yüreklilik! Korku anında kalp kuvveti ile metanetini sürdürmek, dinî ve dünyevî hukukunu korumak için canını dahi

    

Dipnotlar

20 Âl-i İmrân, 3/173.

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًاۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ ﴿173﴾

21 Ahzâb, 33/22.

وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَانًا وَتَسْل۪يمًاۜ ﴿22﴾

22 Tevbe, 9/52.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ ﴿52﴾

23 Nisâ, 4/77.

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلًا ﴿77﴾

24 M4542 Müslim, Cihâd ve siyer, 20

وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِى مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ عَنْ أَبِى النَّضْرِ عَنْ كِتَابِ رَجُلٍ مِنْ أَسْلَمَ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم يُقَالُ لَهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أَوْفَى فَكَتَبَ إِلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ حِينَ سَارَ إِلَى الْحَرُورِيَّةِ يُخْبِرُهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ فِى بَعْضِ أَيَّامِهِ الَّتِى لَقِىَ فِيهَا الْعَدُوَّ يَنْتَظِرُ حَتَّى إِذَا مَالَتِ الشَّمْسُ قَامَ فِيهِمْ فَقَالَ « يَا أَيُّهَا النَّاسُ لاَ تَتَمَنَّوْا لِقَاءَ الْعَدُوِّ وَاسْأَلُوا اللَّهَ الْعَافِيَةَ فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا وَاعْلَمُوا أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلاَلِ السُّيُوفِ » . ثُمَّ قَامَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ « اللَّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ وَمُجْرِىَ السَّحَابِ وَهَازِمَ الأَحْزَابِ اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ » . B2966 Buhârî, Cihâd, 112. ثُمَّ قَامَ فِى النَّاسِ قَالَ « أَيُّهَا النَّاسُ ، لاَ تَتَمَنَّوْا لِقَاءَ الْعَدُوِّ ، وَسَلُوا اللَّهَ الْعَافِيَةَ ، فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا ، وَاعْلَمُوا أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلاَلِ السُّيُوفِ ، ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ وَمُجْرِىَ السَّحَابِ وَهَازِمَ الأَحْزَابِ ، اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ » .