çağına ermiş ve akıllı olan her insan, iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilir. Zira Yüce Yaratan kötülük duygusunu ve bundan sakınma erdemini insan fıtratına4 ilham etmiştir.5 İnsana düşen, Rabbinden gelen bu ilhamla, tertemiz olan fıtratını 6 günahlardan koruyup doğru davranışlara yönelmektir. Bununla birlikte âhiret inancıyla yeni tanışmış ve onu benimsemiş ilk Müslümanlar arasında hangi davranışların sevap kazandıracağı, hangilerinin de günaha yol açacağı özel bir ilgi ve merak konusu olmuştu.
Sergiledikleri güzel davranışların asla zayi olmayacağını,7 karşılığının kesintisiz bir şekilde verileceğini,8 bu davranışları sayesinde ebedî cennet yurdunda sayısız rızıklarla donatılacaklarını9 öğrenen sahâbîler, Allah Resûlü"ne sık sık “Hangi ameller daha iyidir?”, “Allah"ın en çok hoşuna giden davranışlar hangileridir?” gibi sorular yöneltiyorlardı. Resûl-i Ekrem de muhatabının içinde bulunduğu duruma ve ihtiyacına göre bu sorulara farklı cevaplar veriyordu. Onun (sav) dilinde en hayırlı veya Allah"ın en çok hoşuna giden davranış, şartlara ve muhataplara göre değişken bir nitelik arzederek, bazen Allah ve Resûlü"ne iman ile Allah yolunda cihad etmek,10 bazen cihadla emrolunmayan hanımlar için "cihadın en hayırlısı" dediği makbul bir hac,11 bazen vaktinde kılınan namaz ve ana babaya iyi davranmak,12 bazen de oruç ibadeti olabilmekteydi.13
Allah katında mükâfatlandırılacak davranışların sınırı yoktur. Sevap, davranışlarımızın Allah nezdinde hüsn-i kabul görmesi olduğuna göre, esasında davranışı sevaba dönüştüren onun niceliği değil, niteliğidir. Ameli sevaba çeviren şey öncelikle niyettir. Söz konusu niyet ise, Allah"ın sevgisini ve rızasını elde etmek dışında hiçbir amaç gözetmemektir. Bu bakımdan diyebiliriz ki, hiçbir iyilik küçük görülmemelidir. Basit gibi görünmekle beraber geçmiş günahların silinmesine vesile olan nice davranış vardır. Bazen susuzluktan dili sarkmış ve ölmek üzere olan bir köpeğe iki yudum hayat suyu temin etmek,14 bazen gelip geçene rahatsızlık veren yoldaki bir taşı, çerçöpü alıp kenara koyuvermek15 ebedî mutluluğun kapılarını açmaya vesiledir. Allah rızası için bir hasta ziyareti, meleğin, “İyi ettin! Attığın adımlar hayırlı olsun, cennette bir yerin yuvan olsun.” 16 muştusuyla karşılık bulabilir. Ve bazen tatlı bir söz, cehennem ateşini söndürebilir,17 bir güler yüz, sevap hanesine artı olarak kaydedilebilir. Bu bakımdan Allah Resûlü"nün, “Hiçbir iyiliği küçümseme.” 18 şeklindeki öğüdü anlamlıdır.
Allah rızası dışında yapılan ameller makbul olmadığı için19 sevap işleme niyeti olmaksızın birtakım dünyevî çıkarlar gözetilerek yapılan