yoktur. Tam tersine Allah"ın verdiği nimetlerden ölçülü bir şekilde faydalanılması tavsiye edilir. “De ki, Allah"ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki, onlar dünya hayatında müminlere yaraşır, kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır...” 11 âyeti bu gerçeği dile getirmektedir. Âyet aynı zamanda ziynetlerin ve temiz nimetlerin dünya hayatında müminlere yaraştığını vurgulayarak Müslümanların yaşadıkları çağda ve toplumlarda bu bakımdan da seçkin olmaları gerektiğini hatırlatır. Bazı müfessirlerimiz, bu âyette elbisenin “ziynet” yani süs olarak ifade edilmesini, giyinmenin ahlâkî bakımdan olduğu gibi estetik bakımdan da önemli ve gerekli olduğuna dair bir işaret olarak yorumlamışlardır. Ayrıca yine “ziynet” kelimesinden hareketle kaliteli ve değerli elbiseler giyinmekte bir sakınca olmadığına hükmedilmiştir.12
Bunu teyit eden çok sayıdaki örnekten biri de şudur: “Bir gün Abdullah b. Amr Resûlullah"ın yanına gelerek, “Güzel elbise giymem kibir midir?” diye sorar. Resûlullah, “Hayır.” der. Abdullah bu sefer, “Asil bir deveye binmem kibir midir?” diye sorunca Resûlullah yine, “Hayır.” cevabını verir. “Peki,” der Abdullah, “Bir yemek yapsam da insanları davet etsem, yanımda yeseler ve arkamdan yürüseler, bu kibir midir?” Allah Resûlü aynı şekilde, “Hayır.” diye cevaplar. “Öyleyse kibir nedir?” diye sorar Abdullah. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurur: “Kibir, Hakkı hafife alman ve insanları küçük görmendir.” 13
Sevgili Peygamberimizin sözlerinden, nimetleri kullanmadaki serbestliği sınırlayan tek şeyin kibir ve israf olduğu görülmektedir. “Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan (dilediğinizce) yiyin, sadaka verin ve giyinin!” 14 hadisindeki bu kayıt, şu âyette de güçlü bir şekilde vurgulanır: “Ey Âdemoğulları! Her mescid(e gidişiniz)de güzel elbiselerinizi giyin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.” 15
Böylece kullarına güzel elbiseler bahşeden Allah, kendisine secdeyi emretmekte, sevgisini de sadece israf etmeyenlere bahşetmektedir. Bahşettiği sadece sevgisi değil, aynı zamanda nimetidir de. “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) arttırırım...” 16 âyeti, Rabbi karşısında müsrif davranmayan yani haddini aşmayan kula O"ndan bir müjdedir.
İsrafın sınırı belirlenirken, her zaman kişinin sahip olduğu imkânlara göre bir değerlendirme söz konusu olmamalıdır. Yani insanın mal varlığı ile orantılı olarak israf edip etmediğine karar vermek doğru değildir. Nimetlerin dikkatlice kullanılmasıyla ilgili tembihlerin, zengin olsun fakir