duyunca dönüp ona bakmıştı. Kendisine seslenilmediğini anlayınca isminin çocuklara konulabileceğini, ancak künyesinin kullanılmamasını söylemişti.15 Bir başka münasebette de ismini alanların künyesini almamasını, künyesini alanların ise ismini almamasını istemişti.16 Ancak Hz. Ali"nin “Resûlullah"a (sav), "Eğer senden sonra bir çocuğum dünyaya gelirse ona hem senin ismini hem de künyeni vereceğim," dedim. O da "Evet (koyabilirsin)." buyurdu.”17 şeklindeki sözlerinden, bir müddet sonra hem isminin hem de künyesinin kullanılmasına müsaade ettiği anlaşılmaktadır. Zira Allah Resûlü"nün Talha b. Ubeydullah"ın oğlunu meşhur künyelerinden biri olan Ebu"l-Kâsım ile isimlendirdiği de rivayet edilmiştir.18
Diğer yandan peygamber isimlerinin yanı sıra salih insanların isimlerinin çocuklara verilmesinin de Resûlullah tarafından uygun görüldüğü anlaşılmaktadır. Muğîre b. Şu"be, Resûlullah"ın (sav) onu Necrân bölgesine gönderdiğini anlatır. Necrânlılar ona, “Sizler Kur"an"da, "Ey Harun"un kız kardeşi" 19 diye okumuyor musunuz? Oysa Musa ile İsa arasında çok zaman geçmemiş midir?” şeklinde bir soru yöneltince onlara nasıl cevap vereceğini bilemez ve durumu Resûlullah"a (sav) anlatır. Allah Resûlü, “Kendilerinden önce geçen peygamberlerin ve salih insanların isimlerini kullandıklarını haber verseydin ya!” cevabını verir.20 Peygamber ve salih insanların isimlerini vermek, sahâbe arasında da devam etmiştir. Zübeyr b. Avvâm, “Talha (b. Ubeydullah) çocuklarına peygamber isimlerini koydu. Ben de şehid olmaları temennisiyle, çocuklarıma şehidlerin isimlerini koyacağım.” demiştir. Nitekim o, doğan dokuz çocuğuna şehid sahâbîlerin isimleri olan Abdullah, Münzir, Urve, Hamza, Ca"fer, Mus"ab, Ubeyde, Hâlid ve Amr isimlerini vermiştir.21
Peygamber Efendimizin güzel anlamlar ifade eden, zihinde olumlu çağrışımlar bırakan isimleri de tavsiye ettiği görülmektedir. Bu anlamda dünya ve âhirette çalışan, çabalayan anlamına gelen “Hâris” ile duyarlı, düşünceli anlamına gelen “Hemmâm” isminin de Allah katında en uygun isimlerden olduğunu bildirmişti.22
İsim, kişinin kendisini başkalarına tanıtmasına ve samimi ilişkiler kurmasına imkân veren,23 onu diğer insanlardan ayırt etmeye yarayan bir işleve sahiptir. Allah Resûlü, isim koyarken doğal olanı tercih ederdi. İsmini koyduğu kişinin sahip olduğu güzel bir nitelik, isim koyması için yeterli olabiliyordu. Nitekim Mescid-i Nebevî"nin aydınlatılmasını sağlayan “Fetih” isimli sahâbeyi sırf bu özelliğinden dolayı “Serrâc” (ışık saçan) diye isimlendirmişti.24